Karakter
Herkesin sözünü ettiği, ama kimsenin tam açıklayamadığı karakterin kesin bir tanımını yapmak güçtür. Ne filozoflar, ne psikiyatrlar, ne de başka alanlardaki uzmanlar herkesin kabul edeceği bir tanıma ulaşabilmişlerdir.
“Sağlam karakterli”, “karaktersiz”, “karakteri bozuk” gibi sözleri sık sık duyar ve kullanırız. Ama karakterin tanımı üzerinde anlaşmak aynı ölçüde kolay değildir. Psikoloji ve psikiyatri kuramları kapsamında geliştirilen çeşitli tanımlamalar, “karakter” kavramının tartışmasız bir açıklamasına varılmasında belirgin güçlükler yaratır. Günümüzde karakter gittikçe artan ölçüde kişiliğin boyutları arasında görülmekte, hatta bazen kişilikle özdeşleştirilmektedir.
Bilimsel yorumların ötesinde, günlük dilde de terime değişik anlamlar yüklenmektedir. Örneğin karakter terimi ahlaki açıdan ideal bir davranış modelini belirtmek üzere kullanılabilir ve bu kullanım bir değer yargısını dile getirir. Bazen de bir şeyi bir başkasından ayırt etmek için, doğrudan doğruya “özellik” anlamında kullanılır.
Karakterde, bütün bağlı özellikleriyle birlikte iki temel öğe rol oynar: İrade ve düşünce. İrade insan kişiliğinin temel bir öğesidir; insanın dikkatini belli bir amaca yöneltmesini, içgüdülerini düzenleyip denetlemesini ve zihinsel etkinliğini yönlendirmesini sağlar. Dolayısıyla irade karakterin temel bir öğesi olduğu gibi insanın bütün ruhsal etkinliğiyle de bağlantılıdır. İradenin etkili olduğu iki ayrı evreden söz edilebilir:
• Seçim ya da karar evresi: Bu evre durumun değerlendirilmesini ve çeşitli eylem olanaklarının incelenmesini içerir. Bir iç tartışmanın sonucu olan kararı hem mantıksal, hem de duygusal etkenler belirler.
• Eyleme geçirme evresi: İrade sözcüğünün günlük dildeki anlamı büyük ölçüde bu evreyi kapsar.
İnsanın kendi kararına dayanan ya da dışarıdan öngörülen bir davranış biçimini gönüllü olarak (kendi iradesiyle) eyleme geçirmesi, her zaman bütün karşıt eğilimleri aşmasını gerektirir. Ayrıca irade başlangıçta güçlü olduğu halde süreklilik göstermeyebilir. Oysa iradenin sürekliliği hemen bir engelle karşılaşmayan, ama zamana yayıldığında önüne bir dizi güçlük çıkabilen eylemi sonuca ulaştırmada vazgeçilmez öğedir.
İradede çeşitli aksamalar da görülebilir. Bunun örnekleri arasında genel ilgi ve yaşama isteğinin bulunmaması olan irade yitimi (abuli), karar verme evresinde eğilimlerin çatışmasına, güvensizliğe ve sorumluluk alma korkusuna bağlı kararsızlık ve eyleme geçirme evresinde iradenin sarsılmasına bağlı vazgeçme sayılabilir. Bu son örnekte kişi aldığı kararı gerçekleştirme sürecinde karşısına çıkan engelleri aşacak güçte değildir.
Karakterin diğer temel öğesi olan düşünce ise insanın yaşadıklarının bilincine varmasını sağlayan ruhsal etkinliktir. Bu etkinlik insanın anlık gerçeğin ve algıların üstünde bir düzeye çıkarak deneyimlerini değerlendirmesini, neden-sonuç ilişkileri kurmasını, geçmiş, bugün ve gelecek arasındaki ilişkileri kavramasını sağlar.
Dolayısıyla bir insanın karakteri, davranışlarının özelliğini belirleyen ve belli sınırlar içinde öngörülebilir olmasını sağlayan düşünme, irade gösterme ve eylemde bulunma biçimiyle tanımlanabilir.
Karakter Tipleri
Karakter sınıflandırmasında temel bir ayrım dışadönük ve içedönük nitelemesine dayanır. Dışadönük karakter açıktır, toplumsal ilişkiye hazırdır, her duruma kolayca uyum sağlar, özellikle nesnel olgulardan etkilenir, coşkuya duyarlıdır, ama yüzeyseldir ve kendini tutma (ketleme) yönü zayıftır. İçedönük karakter ise kapalıdır, düşüncelidir, toplumsal ilişkilerden kaçınır, savunma tutumu içindedir ve dış dünyadan çok kendi içine yöneliktir. Kuşkusuz bunların her ikisi de uç örneklerdir ve değişen ölçülerde birine ya da öbürüne yaklaşan pek çok ara tip vardır.
Ünlü Alman psikiyatr Ernst Kretschmer’in karakter sınıflandırmasında ise fiziksel yapı, kişilik özellikleri ve zihinsel bozukluklar arasında bağ kurulmaktadır. Bu sınıflandırmada başlıca üç tip vardır: Uzun boylu, zayıf, denetimli ve olaylardan kopuk görünen astenik tip; vücut yapısı normal olan, dengeli, ama ne yapacağı önceden kestirilemeyen atletik tip ve kısa boylu, tıknaz yapılı, değişken ve dışadönük olan piknik tip.
Gene bir başka sınıflandırmada ise her biri değişik alt tiplere ayrılan üç karakter tipinden söz edilir:
• Kendini feda etmeye eğilimli karakter: Şefkat ve onaylanma gereksinimi içindedir. Bu gereksinimlerini karşılamak için her zaman saldırganlığını, rekabetçiliğini, hırslarını bastırmaya, kendini küçük ve değersiz görürken başkalarına hayranlık duymaya hazırdır.
• Yayılmacı karakter: Hükmetme ve kendini yüceltme eğilimindedir. Kendinden emin, kuşkucu, kusursuzluk düşkünü, kinci ve kibirlidir.
• Teslimiyetçi karakter: Sürekli bir katlanma, başkaldırı ya da iç dünyasını boşaltma yoluyla başkalarından, dünyadan, sorumluluk, yükümlülük ve zorlanmalardan kaçarak dengesine ulaşmaya çalışır.
Son derece etkin, hırslı, toplumsal kabul bekleyen bir annenin dertsiz tasasız, biraz yavaş bir çocuğu olduğunu düşünelim. Anne beklentilerine uymayan bu çocuk karşısında büyük olasılıkla düş kırıklığına uğrayacak, sabırsız davranacak, durumu kabul edemeyecektir. Çocuğun kaçınılmaz olarak bunları algılaması ise kişiliğini etkileyecek, suçluluk duymasına, başkalarına karşı kapalı biri olmasına yol açacaktır. Çocuğun da bu özelliklerini kendi toplumsal ilişkilerine taşımasıyla sağlıksız döngü yinelenecektir. Kişilik gelişimi ne kadar sağlıklı ve normalse, bireyin yeni toplumsal ilişkilere açık olma şansı, gerçeğe uyum sağlama ve gerçeği kendine uydurma olanağı da o kadar fazladır. Gelişme sağlıksız olduğunda ise kişilik oluşumunu etkileyecek yeni deneyimlere açılma olasılığı daralır ve davranışları kaçınılmaz olarak güçlenen sağlıksız özellikler belirler.
Karakter oluşumunda çevre etkilerinin deneysel yolla doğrulanması çok güçtür. Bununla birlikte çevrenin bunda çok önemli rol oynadığı kesindir. İnsan, Freud’un dediği gibi çocukluğunun ürünü olabilir, ama her büyüme ve oluşum süreci çevrenin, özellikle de çevredeki önemli kişilerin etkilerine açıktır
Selam herkese siteniz inan ki ilgi uyandırıcı, şukuladım