Açık havanın faydaları; Yeni doğmuş çocuk için açık hava daha ilk aylardan büyük bir önem taşır. Zaten açık havaya çıkma, doğrudan doğruya güneş ışını alma olanağı bulunmayan kimselerin pek çok hastalığa başkalarına oranla daha kolay yakalandıkları çok bilinen bir gerçektir, örneğin raşitizm böyle bir hastalıktır. D vitamini yokluğundan olan bu hastalık güneş ışını alıp almamaya bağlıdır; çünkü D vitamini ancak Dorno ışını denilen bir tür morötesi ışınlar altında oluşur. Kişi ile güneş ışını arasına herhangi bir nesne, bir pencere camı bile girerse bu olay gerçekleşemez, yani D vitamini oluşamaz. D vitamininin oluşması için bebeğin güneş ışınlarıyla doğrudan doğruya karşılaşması gerekir.
Bu nedenle bebeğin açık havaya, güneşe çıkarılması yetmez; aynı zamanda üzerinde pek az giyecek bulunması da gerekir. Bu, yalnız raşitizmden korunmak için değil, bir genel kural olarak benimsenmesi gereken bir noktadır. Bebek nazik yapısını dış koşullara, mevsimlerin değişikliklerine alıştırmalıdır. Bu, bir çeşit «moiörü alıştırma», (rodaj) gibi bir işlem olarak kabul edilmelidir. Eski çağlarda yaşamış olan kimi ulusların, çocuklarını sağlıklı yetiştirmek için açık havada bırakmaları ilginçtir. Bu uluslar, günümüzün bilgilerine sahip olmadıkları halde, bu gerçeği şu ya da bu şekilde öğrenmişlerdir.
İlk gezintilere önem verilmeli, gereklerine de dikkat edilmelidir. Bebek 20 günlük olunca arabasıyla ilk gezintisine çıkarılabilir. Ancak, kış çocuğu ise, dışarıda sıcaklığın —10 derecenin altında olmamasına dikkat etmelidir. Soğuk bölgelerde bebeğin en güneşli, en sıcak saatlerde çıkarılması gerekir. Bu ilk gezintilerde yağmurdan, aşırı soğuktan ve en çok sisli ve rüzgârlı havalardan kaçınmalıdır. Sis içindeki nemli cisimcikler ve özellikle büyük şehirlerde-bunların taşıdığı tozlar, kimyasal maddelerle mikropları, rüzgâr da mikropları bebeğin solunum yollarına sokmaları bakımından çok zararlıdır.
İlk gezintiler başlangıçta birkaç dakikayken, çocuk düzenli olarak gezdirilmeye alıştıkça uzatılır; bir saat hatta daha uzun da olabilir.
Uygun mevsimlerde, yani ilk ve sonbaharda bebek iki-üç saat açıkta bırakılabilir. Bunun için arabada yatırılması çok yararlı olur. Çünkü araba çocuğu rüzgâr, soğuk ve lamba ışığından korur. Lamba yakınına arabasız yatırılan bebeklerde gözkapağı iç zarında kızartılar görülür. Güneş kuvvetliyken arabanın körüğünü çok kapatmamalıdır. Kapatma, özellikle körük plastikten ve koyu renkse, fazla sıcaklık emilmesine, bebeğin terlemesine yol açar.
Gezintinin yapılacağı sokakları seçmek de önemlidir. Gölgeli yollar, bahçeler, parklar en iyi yerlerdir, özellikle yeşillik’ olan bölgeler hava temizliği-bakımından yararlıdır. Tozlu, kalabalık, trafiği yoğun sokaklardan kaçınmalıdır. Yalnız bebeğin kirli hava almasını değil, aynı zamanda aşırı gürültüyle rahatsız olmasını önlemek için de böyle yapılmalıdır. Ancak, büyük şehirlerde bebeklerin gezintisi için ideal koşullar gittikçe azalmaktadır. Uygun yer yok diye çocuğu eve kapatmaktansa, sisli ve rüzgârlı havalar dışında, her gün ve her mevsimde neresi en uygunsa orada gezdirmelidir, kışın soğuğuna bile alıştırmalıdır. Küçük yaşta elde edilecek bu tür bir alışkanlık, çocuğun daha ileri yaşlarda sağlıklı bir gelişme göstermesi açısından yararlı olur.
Gezintide çocuğa giydirilecekler de ayrı bir önem taşır. Yaz mevsiminde giyim bir sorun değildir. Çocuk doktorları ve eğitimciler genç annelere bebeğin «nasıl giydirileceğim» değil, «nasıl soyulacağını» öğretmelidirler. Ülkemizde bebeklerin gereğinden çok fazla giydiriIdikleri bilinir. Nedense bazı anneler çocuğa hava «dokunmasından», karnının ağrımasından vb. den korkarlar.
Bu hastalıklara uğrayanlar da böyle annelerin bebekleridir. Bunun nedeni de bu konuda gösterdikleri aşırı titizlik, yani bebeği kat kat giydirip terlemesine, terleyip üşümesine yol açmalarıdır. Oysa çocuklar elden geldiğince az giymeye al ıştırı İmal ıdırlar. Bir fanila, bir gömlek, kısa pantolon ve hafif bir ceket bol bol yeteri idir. Akşam serini iği ya da beklenmedik bir sıcaklık değişikliği için el altında birde kazak bulundurmalıdır. Hava soğuyunca bu kazak çocuğa giydirilerek, hcıva değişikliğinin vücut üzerinde meydana getirebileceği olumsuz etkiler önlenmiş olur.
Kışın süt çocuğu iyi örtülü olmalıdır. Kulakları soğuktan korumak için bir yün başlık giydirmelidir. Yine yünden eldiven giydirmek de ellerin korunması için gereklidir. En soğuk günlerde bebek bir yün «torba»ya sokulabilir. Buna ek olarak arobasına bir de sıcak su kesesi (buyot, termofor) koymalıdır. Fakat, «süt çocukluğu» dönemi biter bitmez bebek açık havaya, doğrudan doğruya doğayla karşılaşmaya al ıştırı İmal ıdır.
Aşırı soğuklar dışında, çocuğu uzun pantolon ve kat kat yünler giydirilmesi doğru olmaz. Karda bile çocuklar bacakları açık olarak oynayabilir, böylece kış güneşinden yararlanılır. Bu durum, kol ve bacaklarda dolaşımı canlandırır. Çocuk doğayı mini miniyken böyle yakından tanırsa ileride kendini ona karşı daha iyi savunabilir. Bu gerçek göz önünde tutulursa, kimi ana babaların çocuklarını, soğuk alacak endişesiyle kış ayları boyunca eve kapatmalarının ne kadar yanlış ve yersiz olduğu anlaşılır.
Çocuğun sinirlerinin, kaslarının ve iskeletinin iyice gelişmesi isteniyorsa daha ilk aylardan uygun hareketler yapması sağlanmalıdır.
Selamlar paylaşımınız süper ötesi çok iyi, tebrikler
Selam herkese paylaşımın valla hoşuma gitti, twitter da paylaştım
selam arkadaşlar web siteniz yeminle hayran edici, sosyal medyada paylaştım