Bağışıklık Nedir; Aşı, saman nezlesi, vücudun nakledilen dokuyu reddetmesi, hep vücudun bağışıklık tepkileriyle ilgili olaylardır. Bu tepkiler vücudu yabancı cisimlerin olumsuz etkilerinden* korurlar. Bu yazıda bu korunmanın nasıl sağlandığı açıklanmakta, bağışıklık tepkisinin zaman zaman, yarar yerine zarara yol açabileceği belirtilmekte ve günümüzde® yaygın bir uygulama alanı bulan doku naklinde karşılaşılan sorunlar ele alınmaktadır, W
Geçen yüzyılın sonundan bu yana, bağışıklık bilimi (immünoloji) sadece bulaşıcı hastalıkları inceleyen bir bilim dalı olmaktan çıkarak, tıbbın en önemli dallarından biri durumuna gelmiştir.
Bu bilimin kapsamına giren konular hakkında hızla çoğalan bilgilere rağmen, yine de henüz aydınlığa kavuşmamış pek çok konu vardır, insan vücudunun yabancı cisimlere karşı kendisini nasıl koruduğunu anlayabilmek için, bakteriyoloji, salgın hastalıklar bilimi (epidemiyoloji), biyokimya ve moleküler biyoloji gibi çok sayıda bilim dalından yararlanılır.
Vücudun deri ve mukus zarlar gibi güçlü koruyucuları vardır. Bu engelleri aşabilen yabancı cisim ve organizmalar, karşılarında bağışıklık tepkilerini bulurlar. Yabancı cisim bir virüs, bir bakteri, zehirli bir madde, bir ilâç ya da nakledilmiş doku olabilir. Bunlara ya da vücutta bağışıklık tepkisine yol açan maddelere antigen adı verilir. Belirli bir antigene karşı bir maddenin oluşumu, vücudun ileride bu antigenle yeniden karşılaştığı zaman daha başarıyla savaşabilmesini sağlar.
Lenfositlerin rolü
Bağışıklık tepkileri, karşıt cisimlerin (bağışıklık cisimleri) oluşumu ve özel nitelikleri olan hücrelerin gelişimi olmak üzere iki ana bölüme ayrılır. Bağışıklık cismi (antikor) oluşumu, serum tepkisi olarak, özel nitelikleri olan hücrelerin belirmesi ise hücre aracılığıyyle oluşan tepki, ya da gecikmiş tepki olarak da nitelenebilir.
Bağışıklık cisimleri genellikle kanda bulunan, bazen de dokulara bitişmiş olan ve bir antigene tepki olarak meydana gelen proteinlerdir. Bunlar dalakta, lenf düğümlerinde ve kemik iliğinde oluşabilirler. Bu oluşum sırasında, uzun yaşantıları nedeniyle bağışıklık tepkilerini belleyen bir akyuvar türü olan lenfositler de bu durumu saptarlar. Vücut, aynı antigenle ikinci bir defa karşılaştığı zaman lenfositler sayesinde durumu hemen farkeder ve kısa bir süre içinde gereken tepkiyi gösterir.
Bir antigenle ilk karşılaşmadan sonra bağışıklık cisimleri oluşabilmesi için, birkaç haftanın geçmesi gerekebilir. Bağışıklık cismi sayısı azdır ve zamanla daha da azalma eğilimi gösterir. Ancak, ikinci bir karşılaşmada bağışıklık cisimleri çok sayıda meydana getirilirler ve uzun süre dolaşımda kalırlar. Bu iki karşılaşma arasındaki fark, belleme hücrelerinin variığı ile açı kİ an ı.. Bu hücreler kısa bir süre içinde korunma mekanizmasını göreve çağı- rırılar.
Başta dalak, karaciğer, kemik iliği, lenf düğümleri, akciğerler, kan damarları ve bağ dokusu olmak üzere bütün vücutta makrofaj adını alan ve yabancı cisimleri sarıp içine alan (fagositoz) hücreler bulunur. Bu hücreler ayrıca antigenın özelliklerini tanıyıp, durumu lenf dokusuna bildirme göreviyle de yükümlüdürler. Bu bilgiler lenfosit ve plazmositlere aktarılır. Bağışıklık tepkisi sırasında antigen makrofajlar tarafından yakalanıp kalıbı alınır. Bu kalıbın nitelikleri lenfositlere bildirilir.
Bağışıklığın oluşumu için lenf dokusuna, dolaşımdaki küçük lenfositlere ve göğüste göğüs kemiği altında bulunan timus iç salgıbezine ihtiyaç vardır. Küçük yaşlarda timus bezinin kesilip çıkarılması, lenfosit sayısını azaltmakta, hem kana ve hem de hücrelere ait bağışıklık tepkisinin belirmesinde yetersizliklere yol açmaktadır.
Güç birliği
Serumda görülen bağışıklık tepkisinde lenfositler, bağışıklık cisimleri üreten hücreler (plazma hücreleri) gibi davranırlar. Bir antigenle ona karşı oluşan bağışıklık cismi bir araya getirilince, fiziksel ve elektriksel güçlerle birbirleriyle birleşirler. Böylece antigenin olumsuz etkisi giderilir. Bu olay sırasında kompleman adı verilen yardımcı maddeler de rol oynar. Bu bağışıklık cisimlerini başka bir insana şırınga ederek, ona da bir süre için bağışıklık kazandırılabilir.
Bağışıklık cisimlerinin çoğu vücudu koruyucu etki gösterirler. Ancak, bağışıklık tepkisinin bazen vücut içine zararlı durumlara ve hastalıkl
ra da yol açtığı bir gerçektir. Kan hastalıklarına, saman nezlesine, astıma ve allerjik şoka yol açabilirler.
Hücreler aracılığıyle oluşan bağışıklık tepkisinde lenf hücreleri bir önceki karşılaşma sırasında tepki gösterme yeteneğini kazanmışlardır. Bu antigenle karşılaşan bazı hücrelerden salgılanan bir yangısal hormon, özellikle kanın monosit adı verilen hücrelerini antigenin bulunduğu alana çeker.
Tipik tepki 48 saatta oluşur. Tek çekirdekli yangıhücreleri ve damarlardan sızan kan serumu buraya hücum ederler. Bu hücreler aracıIiğiyle oluşan bağışıklık tepkisi, özel lenf hücrelerinin ya da bunlardan elde edilen transfer faktörünün nakli yolu ile başka bir kişiye aktarılabilir. Hücre aracıIiğiyle oluşan bağışıklığın en iyi incelenmiş örnekleri arasında verem, kontakt dermatiti ve doku nakli olayları yer alır.
Sistemin tehlikeleri
Bütün bağışıklık tepkilerinin vücuda yararlı olmadığını belirtmek gerekir. Bazı bağışıklık tepkileri dokularda yol açtıkları yıkım nedeniyle zararlı olurlar. Bazen antigene tepki olarak, zararlı ve yararlı iki bağışıklık tepkisi birlikte gerçekleşir.
Koruyucu bağışıklık tepkisi, bağışıklık cisminin antigenle, onun vücuda zarar vermesini engelleyecek şekilde birleşmesidir. Koruyucu bağışıklık özel ya da özel olmayan olarak ikiye ayrılır, özel olmayan tepki, yangı oluşumu, yabancı cisimlerin akyuvarlar ve makrofajlar içine alınıp sindirilmesi ve fagositoz adı verilen bu olaya yardımcı olan bazı serum faktörlerinin desteğinin sağlanması işlemlerini kapsar. Özel bağışıklık tepkisi de sadece belirli bir yabancı cisme karşı oluşmuş bağışıklık cisimlerinin etkilerini kapsar.Bir kimsenin vücudunda oluşmuş bağışıklık cisimlerinin başkasına aktarılması bu şekilde bağışıklık kazanmış olan bu kimsede pasif bir bağışıklık oluşturur.
Bağışıklık tepkisinin yıkıcı etkisi aşırı duyarlık tepkilerinde görülür. Bu tepkiler de hemen olu- Hücrede parçalanmaya yol açabilen bu tepkiye ivegen anafilakside rastlanır. Serum hastalığı, saman nezlesi gibi birçok allerjik hastalıklar ve verem bu sınıfa girer. Hücrelerin zarlarının yüzeylerinde oluşan histamin, anafilaksiye yol açan yavaş I tepkimeli madde (SRS-A), serotonin (5. hidroksit riptamin), bradikinin ve lenf düğümü geçirgenlik faktörü gibi geçirgenlik faktörleri, bu tepkiye yol I açan başlıca kimyasal aracılardır.
Histamin çizgisiz kaslarda kasılmalara, Purun ve gözyaşı bezlerinde salgı oluşumuna yol açar. Saman nezlesinde, anjionörotik ödemde, ürtiker ve I bronkospazmda rol oynar. Diğer maddelerin de astımda önemli roller oynadıkları sanılmaktadır. Eskiden bağışıklığın sadece enfeksiyona karşı bir M tepki olduğu sanılırdı. Zamanla bağışıklık tepkisinde, vücudun kendisine ait olan ve olmayan antigenleri ayırt etme ve yabancı olanlara karşı sava- H şa girişebilme yeteneğinin önemli bir rol oynadığı H anlaşıldı. Vücudun kendisine özgü maddelere karşı H tepki göstermemesine «bağışıklık hoşgörüsü» adı verilir.
Eğer, bir antigen, vücuda, retikülo endotel sistem yeterince olgunlaşmadan (bu olgunlaşma döl yatağı içi hayatta gerçekleşir) girerse, ileride hoşgörüye yol acar.
Vücudun kendine özgü oluşumları tanıyamaması H sonucu otoimmün (kendine karşı bağışık) hastalıklar ortaya çıkar. Bu durumda, ya gerekli hoşgörü oluşmamış ya da oluşmuş bir hoşgörü sonradan bozulmuştur.
Her iki durumda da oto-antigenlere karşı bağışıklık cisimleri meydana gelir. Bunlar karşılaşınca, komplemanın katkısıyle yerleştikleri küçük atardamarlar çevresinde yangıya yol açarlar. Bu yangının bulunduğu yerlerde hücreler parçalanıp oto- antigenleri açığa çıkarırlar. Böylece hastalık sürdürülür.
Çeşitli testler
Bağışıklık bilimi kuramsal ve deneysel çalışmalar sonucunda gelişmiştir. Laboratuvarlarda ulaşılan sonuçlar sürekli olarak uygulanarak birçok bilinmeyen özelliğin açıklanması sağlanmış; bu arada birçok bağışıklık testi geliştirilmiş ve çeşitli bağışıklık tipinin ayrımı saptanmıştır.
Serum bağışıklığında hastanın kan serumunda özel bir bağışıklık cisminin bulunup bulunmadığı incelenir. Hücreler aracıIiğiyle oluşan bağışıklıktaysa cilde antigen şırınga edilerek lengerin olumsuz etkileri incelenir. Testin pozitif sonuç vermesi, mutlaka hastalığın etkin bir derecede olduğunu göstermez. Bu sonuç hekime sadece hastanın, hayatının bir devresinde bu antigenle karşılaşma olduğunu gösterir. Ancak bir süre sonra aynı test tekrarlanır ve bağışıklık cismi yoğunluğunun çoğaldığı saptanırsa, hastalığın etkin durumda olduğu, hastanın vücudunun, giderek daha çok bağışıklık cismi meydana getirdiği anlaşılmış olur.
estler, içinde bağışıklık cisimleri bulunan hasta serumunun ya da bağışıklık cisimlerinden ve alyuvarlardan ayrılmış lenfosit ve benzeri kan hücrelerinin özel antigenle karıştırılmasına dayanır. Karıştırma, test tüpü içinde çökelek oluşumu, aglütinasyon, kompleman birleşmesi vb. yol açar. Bazen hastanın vücudunda da deri ve kapak testleri yapılır. Deri testleri yol açtıkları bağışıklık tepkimesine göre sınıflandırılır, örneğin Schick testinde difteri mikrobuna karşı oluşmuş bağışıklık cisimleri rol oynar.
astalığı geçirmemiş olan bir hastanın derisine, biraz difteri mikrobu toksini şırınga edilir. Bu toksinin şırınga edildiği noktanın çevresinde kırmızı bir yangısal tepkinin oluşumu, bağışıklık cismi yokluğunu, yani hastanın difteri geçirmemiş olduğunu gösterir. Kızarma olmaması, hastanın vücudunda, şırınga edilmiş toksinin etkisini gideren antitoksinin (yani bağışıklık cisminin) varlığını gösterir, özel duyarlık kazanmış hücrelerin, hücre aracıIiğiyle oluşan bağışıklıkta rol oynadıkları belirtilmişti. Verem taramalarında yararlanılan Mantoux testi, bu tür bir bağı- şıklılığı ortaya çıkarır. Verem antigeninden (tüberkülin) bir miktarı deriye şırınga edilir.
ğer hastanın vücudu önceden verem mikrobuyla karşılaşmışsa, hücreler 48 saat içinde şırınga yapılmış olan alana hücum ederek orada bir yangı oluştururlar. Bu tür bir tepkinin oluşmaması, hastanın önceden verem mikrobu ile karşılaşmamış olduğunu gösterir.
Bu tür deneyler cüzzamda ve bazı virüs ve asalaK hastalıklarında da kullanılır. Kapak’testleri yukarıdaki testlerin değiştirilmiş türleri olup, genellikle kontakt dermatit vakalarında kullanılırlar. Bu vakalarda allerjik tepkiye yol açan etken, kimyasal bir madde ya da bir kumaşı, kozmetik vb.dir. Bu deneyde etkenler şırınga edilmeyip üstlerine bir kapak örtülerek deriye uygulanırlar; 48 saat içinde bir cilt kızarıklığına yol açıp açmayacakları incelenir.
Organ ve doku aktarılması ancak antigenlerin bağışıklılık cisimlerinin varlıklarını saptayacak deneylerden sonra yapılır. Çünkü aktarılan doku ve organların alıcı tarafından reddi, verici ile alıcı vücudunda bulunan antigenler arasındaki fark oranına göre yavaş ya da hızlı bir şekilde gerçekleşir.
Modern gebelik testleri, gebenin serumunda ya da sidiğinde insan koryonik gonadotropinlerine karşı oluşmuş bağışıklık cisimlerinin bulunup bulunmadığının saptanması ilkesine dayanır. Bu testlerin birkaç dakika içinde sonuç vermeleri, eski gebelik testlerine oranla büyük bir üstünlük sağlar.
Bağışıklık ve çocuklar
Bulaşıcı hastalıklara karşı bağışıklık, gerekli bağışıklık cisimleriyle sağlanır. Bu bağışıklık cisimleri ya vücutta oluşturulurlar (aktif bağışıklık) ya da meydana geldikleri bir hayvan ya da başka bir insan vücudundan aktarılırlar (pasif bağışıklık).
Bir hastalığa karşı aktif bağışıklılığın sağlanması için antigenlerden bir miktarının insanın vücuduna şırınga edilmesi gerekir. Bazen bu antigen önce daha az zehirli ve zararlı bir duruma getirilir. Böyle bir işlemle toksitler elde edilir.
Annenin vücudunda bulunan koruyucu bağışıklık cisimlerinin plasenta (çocuk sonu) yı aşarak çocuğa geçmeleri sonucu, yeni doğan bebekler hayatlarının ilk altı ayında birçok bulaşıcı hastalığa karşı dirençlidirler. Ancak bu süre sonunda anneden geçmiş olan bağışıklık cisimleri kaybolacağından, bebeklere aşıların uygulanması ve yeniden bağışıklık kazandırılması gerekir.
Bir insan aktif bağışıklık kazanmadan bir mikrop hastalığına yakalanırsa, pasif bağışıklıktan yararlanmak gerekebilir. Bu durumda hastaya hazır bağışıklık cisimleri verilir. Bu bağışıklık cisimleri, ya söz konusu hastalığı geçirmiş olan insanlardan, ya da bu hastalığın mikrobu ile bulaştırılmış hayvanlardan elde edilir, örneğin tetanos serumu atlardan elde edilir. Difteri ve gazlı kangren mikroplarına karşı da serum hazırlanmıştır. At serumu aşırı duyarlık’tepkilerine yol açabildiğinden, genellikle aktif bağışıklık pasif bağışıklığa tercih edilir.
insan serumunda bulunan gammaglobülin çeşitli bağışıklık cisimlerini içerdiğinden, özel korunma yolları saptanmamış olan hastalıklarda bundan yararlanılır.
Bağışıklık yetersizliklerinde ise, hastalar gerekli ahtigenle karşılaşsalar bile, yeterli bir bağışıklık tepkisi gösteremezler. Bu yetersizliğin nedeni kalıtimsal bir eksiklik, ya da lenf hücrelerinin ya da ti-1 musun yetersizliği olabilir. Hastada lenfosit azlığı I vardır. Serumunun incelenmesi, bağışıklık cisimlerin bulunmadığını ve deri testleri de Mantoux ve benzeri testlere tepki gösteremediğini ortaya koyar.
Değişik derecelerde gösterilen bu bağışıklık yetersizliklerinde, hastaları mikroplardan korumak için sürekli olarak antibiyotik verilir ve gammaglobülinden yararlanılır. Bazı durumlarda da, bir insandaki bağışıklık tepkilerinin azaltılması gerekebilir. Bağışıklığı bastıran kortizon, ışın tedavisi, lenfosite karşı serum gibi madde ve yöntemlerden yararlanılarak organ naklinde oluşan bağışıklık tepkimesi yavaşlatılır; böylece aktarılmış organın reddi geciktiriİir. Görüldüğü gibi, bağışıklık bilimi geniş bir M alanı kapsayan önemli sonuçların elde edilmesini sağlayan bir gelişim göstermiştir.
önümüzdeki yıllarda, bu alanda daha önemli buluşların elde edilmesi beklenebilir. Bu buluşlar vücudun bağışıklık mekanizmalarıyle ilgili ayrıntılı B bilgiler sağlayacağı gibi, tıbbın diğer birçok dalındaki sorunlara da açıklık getirecektir.
Selamlar bu web sitesi ciddiyim çok güzel, twitter da paylaştım
Merhaba paylaşım valla ilgi uyandırıcı, facebookta paylaştım
Merhaba web siteniz harbiden hayran bıraktı, paylaşımların devamını bekliyorum