Bağışıklık Sistemi Nedir – Bağışıklık Sistemi Konut Anlatımı
Vücudun, kendisini işgal etmeye yeltenen bakteriler, virüsler ve diğer etkenlere karşı savaşma mekanizması sağlık açısından büyük önem taşır. Antikorlar olarak da adlandırılan bağışıklık cisimlerinin meydana gelişleri ve çalışmaları çok ilginçtir. Bağışıklık cisimleri, uygulama alanı artmış olan aşıların hazırlanmasında da önemli rol oynar.
Bağışıklık cisimleri vücudun, kendisini işgal eden yabancı cisimlere karşı meydana getirdiği proteinlerdir (antikorlar). Bu cisimler kan dolaşımında bulunur ve yabancı cismin, ya da meydana getirdiği zehirli maddenin (toksin) etkisini çeşitli yollarla giderirler. Bağışıklık cismi meydana getirme yeteneği olmayan bebekler uzun ömürlü olamazlar; kısa bir süre sonra hastalık sonucu hayatlarını kaybederler.
Vücutta, bağışıklık cismi oluşumuna yol açan maddeler antigen adını alırlar. Antigenler çoğunlukla protein ve karbonhidrat gibi büyük moleküllü ve karmaşık yapılı maddelerdir. Bazen, hapten adını alan küçük boyutlu moleküller de vücutta bulunan daha büyük moleküllerle birleşip antigen olma özelliğini kazanırlar. Bir cismin ne dereceye kadar antigen olduğunu belirleyen etkenlerin biri, onun biçimidir. Ayrıca vücuda yabancı olma oranının da önemi vardır. Bir cisim, girdiği vücuda ne kadar yabancı ise o derece güçlü bir antigendir. Bazen bir antigendeki ufak bir kimyasal değişiklik, bağışıklık cisminin artık onunla birleşememesine yol açabilir.
En yaygın antigenler mikroskopik canlılar (mikroorganizmalar) dır. Değişik mikrop türlerinin antigenleri farklıdır. Ancak bazen bir grup bakterinin ortak bir antigeni olur. Bu durumda, bu gruptan bir mikrobun meydana getirdiği bir hastalık sonucu vücutta oluşan bağışıklık cisimleri, bu grubun başka mikrop tiplerine karşı da insanı korurlar. Bazı bakterilerin salgıladığı zehirli maddeler de antigen etkisi gösterirler. Bu zehirli maddelere karşı vücutta oluşan bağışıklık cisimlerine antitoksin denir. örneğin difteri ve- tetanos mikroplarının çok güçlü olan zehirlerinin etkilerinden vücudu korumak için bunların antitoksinlerine ihtiyaç vardır. Bazı hastalıklar sırasında görülen baş ağrısı ve kırıklık, bu hastalığı meydana getiren bakterinin antitoksinin etkisiyle oluşur, öte yandan zehirli maddeler sadece bakteriler tarafından salgılanmaz. Bazı yılan zehirlerinde de çok etken maddeler vardır; bunlara karşı güçlü bir antiserum kullanmak gerekir.
İnsan vücudunda bulunan ve her insanda farklı özellikler gösteren doku antigenlerinin de önemi büyüktür. Kan grupları bu sınıf antigenlerdendir. Vücuttaki bütün hücrelerde antigenlik olduğundan, bir organ nakli yapılacağı zaman, hem organı veren kişinin, hem de alıcının antigen yapılarının birbirine benzemesi gerekir. Aksi takdirde vücut, nakledilen organı reddeder. Kardeşler birbirine benzer antigenler taşırlar; tek yumurta ikizleri de antigen yapıları açısından birbirlerine tıpatıp uyarlar.
Doğada bulunan daha birçok madde antigen olarak etki gösterebilir. Gerekli boyuta ulaşmış ve insanın kan dolaşımına girebilmiş birçok kimyasal madde antigen etkisi gösterebilir.
Savunma tedbirleri
Bir bağışıklık cisminin meydana gelmesi, belirli bir antigene karşı özel bir tepkidir. Bu nedenle, kızamık virüsüne karşı oluşan bağışıklık cismi, sadece bu virüse karşı bir tepki gösterir ve başka bir antigeni etkilemez. Bir antigen ile ilk karşılaşıldığı zaman gösterilen tepkiye ilk tepki adı verilir. İlk tepkinin gerçekleşmesinden yaklaşık olarak bir hafta sonra, kan dolaşımında yeteri kadar bağışıklık cismi bulunmağa bağlar. Birkaç gün sonra ise, bağışıklık cismi miktarı en yüksek değerine ulaşır; sonra yavaş yavaş sayı azalmağa başlar. Eğer bu kimse, antigenle ikinci bir kez karşılaşırsa, bağışıklık cisimleri bu kez kanda daha çabuk belirirler, daha yüksek bir düzeye ulaşırlar ve bu düzeyi daha uzun bir süre korurlar. Bu tepkiye ikincil tepki adı verilir. Bu tepki organizma için çok önemlidir, ilk defa mikropla karşılaşan vücudun koruyucu mekanizması habersiz avlanıp ancak belirli bir süre geçtikten sonra kendini toparlayabilmekte, buna karşılık ikinci kez çabuk ve daha etken bir tepki ile cevap vermektedir.
Vücuttaki koruma mekanizmasının antigenleri tanıma yeteneği, sağlığın sürekliliği açısından büyük önem taşır. Bu nedenle birçok hastalığın etkeni insanı ancak bir defa hasta eder, ilk hastalıktan sonra kanda uzun yıllar kalan bağışıklık cisimleri, insanı yeni hastalıklardan korurlar. Difteri aşısının iki defada yapılmasının nedeni de budur; ikinci aşı, kandaki bağışıklık cismi düzeyinin yükselmesini sağlayarak, vücudun difteri basiline karşı koyma gücünü çoğaltır.
Hastalık sonucu bağışıklık
Bir antigene karşı direncin oluşumu, «bağışıklık» olarak adlandırılır. Bağışıklık kazandırma, aktif ve pasif yollardan gerçekleşebilir. Gerek doğal gerekse yapay bağışıklık, bu yollardan her ikisinden de elde edilebilir.
Bir kimsenin antigenlere karşı bağışıklık cismi meydana getirmek zorunda bırakılması aktif bağışıklık olarak adlandırılır. Bu durum bir hastalık sırasında doğal olarak meydana gelir. Bir insanda, hastalığın yol açtığı belirtiler görülmese bile, o kimsenin vücudunda bağışıklık cisimleri oluşur. Aktif bağışıklık, bir kimsenin vücuduna belirli mikropların ya da bu mikropların hafif değişik türlerinin şırınga edilmesi yolu ile de sağlanabilir. Jenner’in 1796’da bu yolla ilk defa bağışıklık sağladığı bilinmektedir. Su çiçeği geçiren sütçü kadınların salgınlar sırasında çiçek hastalığına yakalanmadıklarına dikkat eden Jenner, hastaların derilerindeki yaradan topladığı su çiçeği virüsünü insanlara şırınga ederek, bu kişilerin genellikle hafif bir şekilde atlatılan su çiçeği geçirmelerini, ancak bu şekilde çiçek hastalığına yakalanmamalarını sağlamıştır. Bu durumda, insanın vücudunda oluşan bağışıklık cismi her iki hastalığın virüsünü de etkilemektedir. Bugün su çiçeği aşısı, bu tür bir virüsün şırınga edildiği dana ya da koyundan elde edilir.
İnsanlara bağışıklık kazandırmak amacı ile şırınga edilen virüslerin onlara zarar vermemesi için, bu virüslerin hastalığa yol açma güçleri azaltılır. Çok kere virüs öldürülür ve böylece aşı tehlikesiz bir duruma gelir.
Ancak birçok mikrop, öldürülünce antigen olma özelliğini kaybeder. Bu nedenle bazı aşıların, virüs başka tip bir canlıda üretilerek, ya da elverişsiz şartlarda geliştirilerek hazırlanması gerekir. Bu şekilde hazırlanan bir aşıda bulunan mikrop canlı olmakla beraber, hastalığa yol açma olasılığı azdır. Bu işleme tıp dilinde zayıflatma adı verilir. Vereme karşı kullanılan BCG aşısı zayıflatılmış bir mikrop aşısıdır. Aynı şekilde, bir kimseyi belirli bir toksinden korumak için de toksini zayıflatmak gerekir. Böylece eskisi kadar tehlikeli olmayan bir yeni madde ortaya çıkar. Bu maddeye toksoid denir. Toksoidin şırınga edilmesi, insanı toksine karşı koruyacak bağışıklık cisimleri oluşumuna yol açar.
Pasif bağışıklık bir vücutta oluşmuş bağışıklık cisminin başka bir vücuda aktarılması ile gerçekleştirilir. Bu tür bağışıklık, aktif bağışıklık kadar uzun sürmez. Annenin bağışıklık cisimleri plasenta (çocuk sonu) adını alan ve döl içi hayatta dölütü besleyen organdan geçerek çocuğun vücudunda birikirler. Böylece bebek, hayatının ilk birkaç haftası için çeşitli hastalıklara karşı direnç kazanır. Bu durum doğal bir pasif bağışıklık örneğidir. Bebeklerde bağışıklık cisimleri meydana getirme yeteneği vardır; ancak dölyatağı içinde mikrop bulunmadığından bebek vücudu çok kere, doğuncaya kadar kendiliğinden bağışıklık cismi meydana getirmez. Yapay pasif bağışıklıktan, aktif bağışıklığa zaman kalmadığı vakit yararlanılır. Yılan ısırması, tetanos tehlikesi taşıyan paslı bir çivi sokması durumlarında bu yoldan bağışıklık sağlanması gerekebilir. Kullanılan antiserumun sadece gerekli an- tigenleri içermesi, başka yabancı cisimlerin bulunmaması, gerekir. Bu tür gereksiz maddeleri içeren bir serum, serum hastalığının oluşmasına yol açabilir.
Savunma mekanizması
Bir antigenle bir bağışıklık cismi arasında çeşitli tepkiler oluşabilir. Bağışıklık cisimleri çeşitli etkiler gösterirler.
Bir toksinin etkisizleştirilmesi
Burada, toksin ile antitoksin birleşirler ve böylece toksin etkisiz bir duruma getirilmiş olur. Bu işlem sırasında, toksin molekülünün tehlikeli bölümü, antitoksin tarafından sarılır. Laboratuvarda hazırlanan antitoksinlerin güçleri bu yolla değerlendirilir. Değişik yoğunluklarda hazırlanmış olan antitoksin ve toksin karışımları hayvanlara şırınga edilir. Eğer hazırlanmış olan antitoksin yeterli güce sahipse, bu hayvanda toksinin etkisi görülmez.
Aglütinasyon
Bazı bağışıklık cisimleri, mikropların hücre duvarlarına ve bakterilerin hareket etmesini sağlayan kamçı ya da saça benzeyen uzantılarına tepki gösterir. Bunların etkisiyle bakteriler birbirlerine yapışır ve artık hareket edemezler. Boylere etkisizleştirilmiş olan bakterilere bu şekilde etkiyen bağışıklık cisimlerine aglütinin denir.
Hemaglütinasyon
Bu da bir aglütinasyon tepkisi olup değişik gruplardan kanlar arasında oluşan bir bağışıklık cismi antigen ilişkisidir. A grubu kanı olan kimselerin alyuvarlarının yüzeyinde «A an- tigenleri» ve kan serumlarında «anti-B» (B’ye karşı) bağışıklık cismi vardır. B grubu kanı olanların alyuvarlarının yüzeyinde «B antigeni» ve kan serumlarında ise «anti-A» bağışıklık cismi vardır. Bu nedenle, kanının grubu A olan bir kimseye, B grubundan oLan bir kişiden alınmış kan verilirse, B anti- genli alyuvarlar aglütinasyona uğrar. Bu ise çok tehlikeli sonuçlara yol açabilir. Bu gibi kazalardan kaçınmak için, bir kimseye kan verilmeden vericinin ve alıcının kanı bir cam üstünde ya da bir tüp içinde bir araya getirilerek böyle bir tepkinin meydana gelip gelmediği, bir çökeleğin oluşup oluşmadığı incelenir.
Rezüs faktörü insanın alyuvarlarının yüzeyinde bulunan başka bir antigendir. İnsanların yüzde seksen beşinin kanında bu faktör vardır. Bu faktöre sahip olan kimselere rezüs pozitif (artı), bu faktöre sahip olmayanlara ise rezüs negatif (eksi) denir. Rezüs negatif bir annenin dölyatağında gelişmekte olan çocuk, rezüs pozitif ise, çocuğun kanı, anne kanında rezüs faktörüne karşı (anti-Rh) bağışıklık cisimleri oluşturur. Genellikle ilk bebek bu durumdan etkilenmez. Ancak, ikinci çocuk, ikincil tepkiye yol açacağından, anne karnındaki bağışıklık cisimleri, plasentayı geçerek çocuğun vücuduna ulaşırlar ve alyuvarlarını parçalamağa başlarlar. Bugün böyle bir durumda, çocuğa, doğduktan sonra ya da ana karnındayken kan verilmekte ve yaşaması sağlanmaktadır. Hemaglütinasyon bir deney tüpünde gözle rahatça görülebildiğinden, bundan bağışıklık cismi araştırmalarında yararlanılır.
Çökelme
Bu da laboratuvarda görülebilecek bir bağışıklık cismi tepkisidir. Çok kere bir bakteri tarafından meydana getirilmiş olan bir protein ya da bir karbonhidrat olan antigen, bağışıklık cismiyle birleşerek bir topak meydana getirir. Bu, deney tüpünde, aglütinasyon olayındakinden daha belirsiz bir beyaz çökeltinin oluşumuna yol açar. Canlıların kanında da bu işlemin, gerçekleşip gerçekleşmediği kesinlikle bilinmemektedir. Ancak, antigenin bu tip bir etki ile etkisiz kılındığı bilinmektedir.
Bakterinin Öldürülmesi
Lizin adı verilen bazı bağışıklık cisimleri hücreleri parçalamak suretiyle öldürürler. Antigen bir bakteri hücresi ise, bu etkiyi gösteren maddeye bakteryolizin denir. Eğer antigen bir kan hücresi ise bağışıklık cismi hemolizin adını alır. Bu tür bir reaksiyonda üçüncü bir maddeye daha ihtiyaç vardır. Kanda bulunan bu maddeye kompleman (tamamlayıcı) adı verilir. Bakteriosidin adı verilen bakteri öldürücü bir başka bağışıklık cismi daha vardır. Ancak, bu bağışıklık cisminin etkisini nasıl gösterdiği bilinmemektedir.
Başka Hücrelere Yardım
Kan içinde yabancı cisimleri yutma yeteneğine sahip olan hücreler vardır. Bunlara fagosit adı verilir. Bu hücreler bazen yine kanda bulunan ve opsonin denen bir bağışıklık cisminin yardımından yararlanırlar. Bunlara bakteriotrapin de denir. Opsoninler, yabancı cisimlerin yüzeyini, bunları daha kolay yutulur şekilde değiştirir. Bazen, bir kimsenin kanındaki bağışıklık cismi düzeyi hakkında bilgi edinmek gerekir. Bu durumlarda, o kimsenin serumu alınır ve değişik oranlarda seyreltilir. Belirli bir antigen ile hangi sey- reltide reaksiyon vereceğine bakılır. Bu deneyin sonucunda, bu kimsenin o antigene nasıl bir tepki göstereceği anlaşılır.
Her deliğe uyan bir anahtar
Bağışıklık cismi üretiminde rol oynayan etkenler tam anlamıyle anlaşılmış değildir. Bağışıklık cismi yapmakla yükümlü hücreler, lenfosit ve plasmosit adı verilen tipte akyuvarlardır. Bu hücreler dalakta, lenf düğümlerinde ve kemik iliğinde bulunur. işin çoğunu plasmositler yürütür. Tek bir plasmosit, bir bağışıklık cismi molekülünü tam olarak yapma gücüne sahiptir.
Bağışıklık cisimleri globülin sınıf proteinlerdendir. Böyle adlandırılmalarının nedeni, şekillerinin yuvarlaklığıdır. Kanda bulunan çok sayıda bağışıklık cismi çeşitli yöntemlerle birbirlerinden ayrılabilir. En sık kullanılan yöntem elektroforezdir. Serum, bir filtre kâğıdı ya da agar jeli üstüne konur ve bu ortamdan elektrik akımı geçirilir. Hepsi değişik miktarda elektrik yükü taşıyan moleküller elektriğin etkisi ile birbirlerinden farklı hızlarla bir elektroda doğru akmağa başlarlar. Bu şekilde birbirinden byrılan maddeler boyanarak ya da uygun antiserumla işleme uğratılarak teşhis edilir. Antigen bağışıklık cismi reaksiyonu agar jeli içinde gösterilebilir. Agar içinde bu iki maddenin birleşmesi sonucu meydana gelen çökelme koyu bir çizgi halinde görülür. Bu modern inceleme yöntemleri, bağışıklık cisimlerinin biyokimyasal özelliklerinin gereğince incelenebilmesi yolunu açmıştır. Bağışıklık cisimlerine kimyada immünoglobülin (bağışıklık globülinleri) adı verilir. Bir immünoglobülin molekülünün yapısı, iki kalın ve iki ince zincirden oluşur. Her zincir birçok aminoasit zincirinden oluşmuştur; zincirler birbirine kimyasal bağlarla bağlıdır. Zincirleri birbirine bitiştiren bağlar, enzimlerin etkisiyle parçalanabilir. Enzimlerin kullanılması, bağışıklık cisminin ince zincirli uçlarının bulunduğu alanın öneminin anlaşılmasına yol açmıştır. Bu alan her bağışıklık cisminde, aminoasitlerin sıralanışları açısından büyük farklar gösterir. Bu bulgulara dayanılarak, bağışıklık cisminin bu bölümünün şeklinin, onun göeevini saptadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Serumda beş tip immünoglobülin vardır. Bağışıklık cisimlerinin yüzde yetmiş beşini immünoglobülin G, (ya da IgG) adını alan ve virüslerle toksinleri nötürleştirme açısından en güçlü olan tip meydana getirir. Diğer immünoglabülinlerin de özel görevleri vardır. IgA yüzeyi korur, IgM fogasitoza yardım eder, IgE allerjik reaksiyonlarda rol oynar. IgD’nin görevi ise henüz bilinmemektedir. Her tip, belirli an- tigenleri etkileyen bağışıklık cisimlerini kapsar.
Bir kimsenin, hayatı boyunca karşılaşacağı çeşitli antigenlere karşı çok değişik bağışıklık cisimleri meydana getirebilmesi gereklidir. Bu yeteneği açıklamak için iki farklı kuram ileri sürülmüştür. Bunlardan biri, bağışıklık cismi üreten bir hücrenin ancak bir tip bağışıklık cismi meydana getirebileceği görüşüdür; İkincisi ise böyle bir hücrenin değişik bağışıklık cisimleri yapabileceği görüşüdür.
Hoşgörü ve kendini tanıyabilme
İlk bağışıklık cisimleri insan dölütünde, dölyatağı hayatının yaklaşık olarak yirminci haftasında oluşurlar. Ergindeki sayı ve düzeyde bağışıklık cismi bazı tür hayvanlarda birinci yaş sonunda, bazılarında ise ancak altıncı yaşa ulaşıldığında sağlanmış olur. Omurgasız hayvanlar ve omurgalıların ilkel türlerinde bağışıklık cismi meydana getirme yeteneği yoktur. Hem tatlı ve hem de tuzlu sularda derisinde pullar bulunmayan ve ağzındaki emeç aracılığı ile kayalara tutunan bir balık olan taş emen, bağışıklık tepkisi gösterebilen en basit canlıdır.
Otoimmün hastalık adı verilen bazı durumlar dışında, vücudun kendisine karışı bir bağışıklık cismi meydana getiren hücreler, üyesi oldukları vücuda ait bağışıklık cisimlerini belleyip bunlara göz yumarlar. Ancak, bu evrede vücutta bir yabancı cisim bulunursa, bağışıklık cismi yapan hücreler buna karşı da hoşgörü gösterirler. Tıp dilinde bu duruma tolerans adı verilir.
Öldürücü bağışıklık cisimleri
Bağışıklık cismi yapımı bir insan için çok önemlidir. Bağışıklık cisimleri vücutta çok önemli bir korunma mekanizması meydana getirirler. Toksinleri etkisiz kılarlar, bakterilerin parçalanmasına ve fagositozlarına yardım ederler. İlk hastalık sırasında oluşmuş bağışıklık cisimleri çok defa bir kimseyi,H aynı mikropla oluşacak ikinci bir hastalıktan korur. Su çiçeği ve difteri gibi hastalıklara karşı hekimler bağışıklık cismi sentezi sağlayabilirler. Boğmaca^B tetanos, difteri, kızamık, su çiçeği, çocuk felci ve tüberküloz gibi hastalıklar bugün yeryüzünün her ta^| rafında geniş çapta uygulanan aşılama sonucunda büyük oranda gerilemiştir.