Boğmaca ve Kabakulak; Döküntülü hastalıklardan sonra, çocuklarda en çok rastlanan iki hastalık boğmaca ve kabakulaktır. Dilimizde «horoz öksürüğü», bazı batı dillerinde «köpek Öksürüğü» odları da verilen boğmacayı bir virüs değil fakat, bir bakteri meydana getirir. «Hemofilus pertussis» denilen bu bakterinin kuluçka dönemi iki hafta kadar sürer. Bu dönem sonunda hastalığa özgü belirtiler ortaya çıkar. Belirtilerin kendini göstermesi üç döneme ayrılır.
Birinci dönem nezle dönemidir; bu dönem sırasında öksürük her zaman rastlanan ve gırtlaktan gelen öksürükten pek ayrılmaz. Hastalık iyice anlaşılmadığından bulaşma en çok bu dönemde olur. Anne ve baba çocuğun önemsiz bir öksürük geçirdiğini sanarak tedbir almazlar. Oysa, bu dönemde çocuğu arkadaşlarından ayırmak, yuvaya, okula göndermemek gerekir. On beş gün sonra öksürüğün boğmacaya özgü, teşhise yardım edici niteliği ortaya çıkar. Çocuk her öksürük nöbetinden önce uzun bir soluk alışlala ulur gibi bir ses çıkarır.
Üst üste ve uzun uzun öksürür; nöbet sonunda boğulacak gibidir; yüzünde hafif bir morarma bile vardır. Nöbet biterken çoğu zaman kusma görülür. Çocuk tok durumdaysa, yediklerini çıkarır; açsa bol miktarda balgam çıkarır. Nöbet günde, çoğu gece saatlerinde olmak üzere, 10-20 defa gelir. Bu dönem de on beş gün kadar sürer. Bunu üçüncü ve son dönem izler. Bu dönem azalma, zayıflama dönemidir, öksürük nöbetleri, genel nitelikleri aynı kalmakla beraber gün günden azalır, hafifler, yavaş yavaş yok olur. Bu üçüncü dönemin ne kadar süreceği kesinlikle bilinmez. Ancak aşağı yukarı 15-20 gün kadar sürdüğü söylenebilir.
Bu durumda, tümü ele alındığında boğmacanın 1,5-2 aylık bir hastalık olduğu kabul edilir. Bütün bu süre içinde çocuk iştahsız olduğu, sık sık da kustuğu için zayıf ve halsiz düşer. Güçlendirici ilâçlarla, vitaminlerle pek kısa sürede eski durumuna dönebilir. Bu nedenle boğmaca tatsız bir durumdur, fakat tehlikeli bir hastalık değildir. Ancak pek küçük bebekler, süt çocukları özellikle 4-5 aylık çocuklar için tehlikelidir. Yeni doğmuş çocuklar öteki çocuk hastalıklarına yakalanmazlar, fakat boğmacaya karşı bağışıklıkları yoktur.
4-5 aylık çocuk boğmacaya tutulursa, çoğu zaman arkasından çok ağır bir bronkopnömoni ve bazen de çok önemli kanamalar gelir. Zaten boğmaca nöbetleri sırasında alt gözkapağı içinde ve saydam tabakada küçük kanamalar olabilir. Bunların ayrıca bir tehlikesi yoktur; kendiliğinden duran kanamalardır. Oysa, yeni doğmuş çocukta, süt çocuğunda bütün vücuttaki damarlar çok naziktir. Bir öksürük nöbeti sırasında ufak bir iç damar kopabilir; bu da beyinde kanamaya yol açar.
Boğmaca tedavisinde çok çeşitli yollar düşünülmüş ve uygulanmıştır. Çocuğu yüksekte uçan uçağa bindirmekten, dağda bir yere götürüp bir süre oturtmaya kadar çeşitli yöntemler denenmiştir. Gerçekte tek tedavi antibiyotik tedavisidir. Bu amaçla iki çeşit antibiyotik kullanılır. Bunlar kloranfenikol ve streptomisindir.
Kip-Çocuk bu aygıtın huni ağzı gibi olan kısmına yüzünü yaklaştırır. Buradan havayla püskürtülen antibiyotik zerreleri akciğer petekleri içine girer. Gerek bu tür, gerekse öteki tür antibiyotik tedavileri hastalığın gidişini pek değiştirmez, ama çıkaracağı yan güçlükleri hafifletirler. Bu arada her çeşit Öksürükte kullanılan Öksürük hafifletici ilâçlar boğmacada da verilebilir. Ancak çoğu zaman bunların etkisi pek önemsiz olur.
Çocuk iyileştikten sonra uzun bir süre, her öksürüşünde boğmaca öksürüğü özelliği görülür; bu durum kimi kez altı ay kadar sürer.
Korunma yol farının başında boğmaca aşısı gelir. Bu arada boğmacaya yol açan üç ayrı mikrop olduğunu ve her birinin ancak kendi türü için bağışıklık verdiğini belirtmek gerekir, Bu nedenle, az rastlansa da, aynı kimsenin üç defa boğmacaya yakalanması söz konusu olabilir.
Bilimsel dilde parotit denilen kabakulağı ise bir virüs yapar. Virüsün meydana getirdiği yangı kulak altı tükürük bezlerinde, dil altı bezlerinde ve çene altı bezlerinde olur. Başka herhangi bir mikrop da kulak altı tükürük bezini etki leyi İ şişme meydana getirebilirse de buna kabakulak denilmez.
Salgın hastalıklardan olan kabakulak genellikle beş günlük bir kuluçka döneminden sonra ortaya çıkar ve yukarıda sözü edilen bezlerin hepsini etkiler. Bütün baş yanlamasına şişmiş görünür. Şişler acı verir, ateşli ve kırmızıdır. Çocuk yiyeceğini çiğnerken büyük acı duyar. Yüzünün görünüşü de şişkinlik nedeniyle değişir. Zaten bu nedenle hastalığa «kabakulak» adı verilmiştir. Ateşli ve çoğu zaman kusmalı geçen kabakulak kısa süren bir hastalıktır. Birkaç günde şiş iner ve açılar yok olur.
Hiç değilse ilk hafta boyunca hastanın sürekli olarak yatması gerekir. Fakat ikinci hafta bitinceye kadar çocuğun topluluktan uzak tutulması doğru olur; çünkü bu süre doluncaya kadar hastalığı bulaştırabilir. Çocuk ilk hafta boyunca sürekli yatırılmazsa pankreasın çalışmasında aksaklıklar görülür. Kabakulak sonucu ortaya çıkan pankreas yangısı do şeker hastalığı yapabilir. Genellikle anneler babalar kabakulağın, üreme organlarında herhangi bir hastalık yaratmasından korkarlar. Oysa bu, yalnız bulûğ çağındaki çocuklarda olabilir.
Selam sayfan vallaha ilgi uyandırıcı, sosyal medyada paylaştım
Merhabalar web sitesi inan ki çok iyi, saolun
Selam paylaşımınız valla çok güzel, şukuladım
Selam paylaşımınız gerçekten çok güzel, tebrikler
Merhabalar bu web sitesi vallaha billaha hayran edici, şukuladım
Merhabalar sayfanız vallaha billaha hayran bıraktı, saolun
Selamlar paylaşımın süper ötesi hayran edici, twitter da paylaştım
selamun aleyküm paylaşımınız cidden hayran edici, linkedinde paylaştım
Selamlar siten cidden güzel, teraziye tıkladım