Rüya
Uyku sırasında ortaya çıkan ve düşünce içeriğini simgeleyen görüntülerden oluşan psikolojik olay. Bu görüntüler, az ya da çok düzenli olabilir; görüntülerin içinde, rüya gören kişi yer alabilir ya da almayabilir. Uyanıklık bilincinin çözülmesi nedeniyle kişinin isteği dışındaki etkinliklerden oluşur. Freud, “belirgin uyku kapsamı” ve “gizli uyku kapsamı” olmak üzere iki kavramı ayırt eder. Birincisinde rüyayı gören kişi, rüyanın konusunu anımsar ve anlatır; ikincisinde ise bilinç dışındaki düşünce ya da arzu, rüyada sahnelenir ve rüyayı gören kişi hiçbir şey anımsamaz. Bilinç dışındaki düşünceleri (gizli kapsam), belirgin görüntülere dönüştüren süreç, uyku halinin etkinliğidir. Bu süreç, günün kalıntılarını, başka bir deyişle, uyanık yaşamda gün boyunca yaşanan durumlar, nesneler ve kişilere ilişkin anıları malzeme olarak kullanır. Uyku halinin etkinliği bu kalıntıların çağrıştırdığı bilinçdışı ilişkilerle bağlantılı olarak, “yoğunlaştırma” ve “yer değiştirme” yoluyla bu unsurların biçimini bozar. Böylece ortaya çıkan görüntüler, daha sonra ikinci bir işlemden geçer. Uyku halinin etkinliği, ortaya çıkan sonucu, mümkün olduğunca duyarlı ve tutarlı hale getirmeye çalışır. Bu durumda rüyayı harekete geçiren uyaran uyanıkken yer değiştirmiş ya da bastırılmış bilinçdışı bir arzudur. Gün boyunca yaşanan deneyimlere bağlı ortaya çıkan bu arzu, çarpık ve üzeri örtülü de olsa rüyada doyurulur. Bilinçdışı arzu, “bilinçdışı sansür “den geçerek ortaya çıkar. Bilinçdışı sansür, bastırılmış bilinçdışının açıkça dışa vurulmasını yasaklar. Bu açıdan bakıldığında rüya birbirine karşıt iki arzunun sonucudur. Bilinçdışı arzunun bir bölümünde sansür, hem bilinçli doyumu, hem de bilinçli ortaya çıkışı yasaklarken, öte yandan uykunun temeli olan uyuma arzusu da ağır basmaktadır. Uyuma arzusu, kişiyi bilinçdışı arzular ya da düşüncelerin ortaya çıkmasından oluşan rahatsızlıktan korur. Rüya kapsamının anlamsızlığı ve anlaşılmazlığı, rüyanın engellenmiş bir oluşum olmasından ileri gelir. Bir başka deyişle, arzunun doyurulmasına yönelik dürtülerin zorunlulukları (id) ile zihnin biyolojik yapısı ahlaki bilinci ve gerçeğin zorun-luluklarını ifade eden öteki bölümleri (benlik ve üst-benlik) arasındaki çatışmanın ürünüdür. Freud, ortaya çıkan içeriğin görüntülerini derinlemesine analiz ettiğinde, bu görüntülerin, simgeler olarak işlev gördüğünü fark etmiştir. Görüntüler, gizli içeriği oluşturan sözcükler ve kavramlarla ilişkilidir. Freud’a göre, rüya derinlemesine incelendiğinde rüyayı gören kişinin bilinçdışın-da bastırılmış halde bulunan ve bastırmak için harcanan enerjinin uykuda azalmasıyla yeniden harekete geçen çocukluk yaşantılarına bağlı düşünceler, arzular ve istekler ortaya çıkar.
Mrb siteniz inanılmaz dikkat çekici, saolun