“BURNU BİRAZ KÜÇÜLTELİM, DUDAKLARI BÜYÜTELİM, GÖZ KENARLARINA BİRAZ DOLGU, ALINA BİRAZ BOTOKS, BELİ İNCELTELİM… İŞTE OLDU!”
Sosyal bir canlı olarak dünyaya gelen insan, yaşamı boyunca var olduğu her alanda diğer insanların kendi hakkında ne düşündüğünü, nasıl bir izlenim bıraktığını merak etmektedir. Diğer insanlara güzel görünmek, çekici olmak ve iyi bir izlenim bırakmak beklentileri arasındadır.
Estetik ve güzellik kelimelerinin kökenine bakıldığında “aisthesis”, yani duyulur algı tanımı ile karşılaşırız. Bu tanıma göre güzellik, duyumsanır bir nesneye ve ona yönelen bir etkinliğine işaret etmektedir.
Güzelliğin tarihsel gelişimine baktığımızda yakın çağlara gelindiğinde ve günümüze doğru artan biçimde, maddesel bir güzellik tanımının oluştuğunu, sanat alanında ise bu tanımın kadın bedeni üzerinden aktarıldığı görülür. Rönesans döneminde kadının güzelliğinin erkeğe hitap eden, güzelliğini erkeğe sunan kadın vücudunun merkeze alındığı söylenebilir. Kadınlar ise kendi seyredilişlerini seyrederler. Bu mevcut durum kadının kendisiyle kurduğu ilişkisini de belirler. Rönesans dönemi yapılan resimlerde veya mimari eserlerde kadının güzelliğine ve bedenine yapılan vurgu ile günümüz medyasında görülen kadının sunumu arasında büyük benzerlikler vardır. Teknolojik koşulların değişimi ve gelişimi, tarihsel süreçler ile birlikte erkek bedenini de artık bu yoruma ve vurguya dâhil etmiştir.
Güzellik kavramı, çaba ve rekabet içeren süreçleri ile sahip olduğumuz mevcut teknolojik olanakların sonucu olarak birçok insana hızlıca ulaşabilmekte aynı zamanda bireylerin hemcinslerinin de değerlendirmesine maruz kalmaktadır. Bedensel güzellik, belki de tarih dönemlerinin hiç birinde olmadığı kadar herkes için dikkat edilen, ilgilenilen ve sahip olmak için çaba gösterilen bir özellik olarak belirmektedir.
Güzel görünüme verilen önem ile birlikte ister istemez insanların büyük çoğunluğunda çekici olma, beğenilir ve tercih edilir olma arzusu doğmuştur. Bundan ötürü insanlar daha güzel görünebilmek için yoğun çaba ve uğraş içerisine girmektedirler.
İhtiyaçlar hiyerarşisinde estetik gereksinimler en üst kategorilerde yer almaktadır. Estetik ve güzellik ihtiyacı, insanın güzelliğinin tadını çıkarma ve güzelliğe teşvik etme arzusunu ifade eder. Dış görünüm ve giyimde en son stilleri takip etmek, belli bir tarza sahip olmak, makyaj yapmak insanın estetik anlayışını ifade etme biçimidir. Bireysel güzellik ihtiyaçlarını ifade eden estetik değerler anlaşıldığı üzere herkes için aynı olmamaktadır.
Ortak ve kabul gören normlara uygun bir güzellik dayatmasının dışında kalmak ise kişiyi güvensiz ve kaygılı bir durumla baş başa bırakmaktadır. Buradaki güvensizliği yaratan şey; grubun dışında kalmak, başarısız olmak, yalnızlık, beğenilmemek, tercih edilebilir olmamak ve kendilik değerine ilişkin kaygıları olabilmektedir.
Bunun sonucu olarak insanların sahip oldukları bedenleriyle ve fiziki görünüşleriyle ilgili olarak ortaya çıkan olumsuz beden algıları sosyal görünüş kaygısına neden olmaktadır.
Sosyal görünüş kaygısı bireyin yalnızca vücut biçiminden kaynaklanan bir kaygı olmayıp; boyunun uzunluğu, kilosu, yüzünün şekli gibi nedenlerle yaşanan kaygıları da kapsayan günlük sosyal aktivitelerini olumsuz yönde etkileyen daha genel ve bütüncül bir kaygı durumudur.
İnsanların sosyal görünüş kaygılarını etkileyen üç temel durumdan bahsedebiliriz; akranlar, ebevyenler ve yeni kitle iletişim araçları sayılabilir. Bu faktörlerin etkisi ile birlikte insanlar sunulan fiziksel görünüm ideallerini içselleştirmekte ve sahip oldukları görünümlerini diğer bireylerle karşılaştırmaktadırlar. Eğer birey ideal olarak sunulan fiziksel özelliklere sahip değilse beden imajı ile ilgili olumsuz düşünceleri tetiklenir ve sosyal görünüş kaygısı artabilmektedir.
Sosyal medya; başarılı, güzel, tercih edilir olmanın şartının, görsel mükemmelliğe sahip olmak olduğunu öne süren, “Güzel olan iyidir” kabulünün olduğu bir iletişim aracı olarak görülmektedir. Beğenilirliği yüksek kişilerin toplum tarafından da daima tercih edilen kişilik özelliklerine sahip olduklarına olan inanç da yanıltıcı olabilmektedir.
Sosyal medya ortamında paylaşılan gönderilere uygulanan filtrelemelerde genellikle dudak ve göz büyütme, burun küçültme, cilt pürüzsüzleştirme, yanak bölgesini daraltma, alın ve elmacık kemiği bölgesinde ışıklandırma gibi birtakım yapay ve teknolojik estetik işlemler görülmektedir. Bu gönderilerin tam anlamıyla gerçek olmadığının ayrımına varmayan bireyler, kendi görünümleri ile ilgili gerçekçi olmayan beklentilere sahip olmaya başlar. Kendileri ile karşılaştırmaya ve bunun sonucunda, sahip oldukları güzellikleri ile ilgili duydukları kaygılar artmaktadır.
Bu oluşan düşüncelerin ve algıların sonucunda görünümlerinden memnun olmayan bireylerin bu durumla baş edebilmeleri ve hayat kalitelerini arttırmak için estetik cerrahi müdahalelere başvurma oranları gittikçe artmaktadır.