Teşhircilik, Röntgencilik ve Narsisizm
Teşhircilik, röntgencilik, narsisizm gibi davranışlar genellikle “amaç sapmaları” olarak tanımlanır. Çünkü bunlar cinsel zevkin yerini tutan bir doyum sağlar. Çoğu zaman ağır ruhsal rahatsızlıklara kaynaklık eden böyle davranışlar ender olarak şiddet eylemlerine de yol açar.
Teşhircilik
Teşhirci genellikle cinsel organlarını yabancı kişilere gösterme yönünde sürekli ve karşı konamaz bir istek duyan kişidir. Bu davranış diğer cinsel eylemlerin ona veremediği bir ruhsal gevşemeyi sağlar. Teşhircilik her zaman erkeklerde görülür. Bazı erkekler teşhir sırasında sertleşme (ereksiyon) halinde olur. Sertleşme bazen boşalmaya kadar varır.
Teşhir eğilimi genellikle ergenlikten sonraki yıllarda ortaya çıkar ve bütün yaşam boyunca sürer. Birçok teşhirci evlilik ya da kalıcı bir birliktelik, yoluyla teşhircilikten kurtulmaya çalışır. Ama teşhirden sağladıkları cinsel doyumu cinsel ilişkiden hiçbir zaman sağlayamayacaklarını bilmeleri gerekir.
Bu kişilerde genellikle teşhir dürtüsünü uyandıran özgül bir etken söz konusudur. Bu belli bir yaş grubu (çocuklar ya da erişkinler), bir saç rengi, saç tarama ya da giyinme biçimi, bazı insan grupları vb. olabilir. Teşhir eylemi merdivenlerde, parklarda ya da birisinin geçmesini bekleyerek arabada yapılabilir. Bir teşhirci genellikle özel ve sürekli bir davranış biçimi gösterir. Bazı teşhirciler planlı olarak gezintiye çıkarlar. Bazdan ise bu konuda daha düşüncesizce harekete geçerler. Bunlar yalnızca belirli bir ruhsal durum içinde olduklarında ya da çevreden geçen bir kişi birdenbire ilgilerini uyandırdığında teşhir eylemine girişirler. Teşhircilik bütün toplumsal kesimlerde görülür. Bir “ilkelliğin”, “hayvanlaşmanın” ya da sorumluluk duygusu eksikliğinin ifadesi değildir. Tersine birçok teşhirci taşıdığı güçlü dürtüden dolayı mutsuzdur. Bunun nedeni bir ölçüde teşhirciliğin kendilerini ve ailelerini sosyal bir riskle karşı karşıya getirmesi, ama daha yaygın olarak böyle bir cinselliğin çevrede çok marjinal ve zavallıca bulunduğunun ve normal cinsellik biçimlerindeki duygusal boyutları ve karşılıklı alışverişi sağlamadığının bilinmesidir. Teşhirci genellikle kendisinde “yanlış bir şeyler olduğunu” yani anormal olduğunu hisseder. Bu durum özellikle sıkı bağlılık ve sevgi duyduğu eşinin kendisine teşhir eyleminden aldığı doyumu veremeyeceğini anlamaya başladığında ortaya çıkar.
Teşhirci her zaman şiddete başvurmaz. Bir sadistin saldırganca davranışından çok farklı, uzaktan bir saldırganlıkla yetinir. Çünkü eylemine hedef olan kişilerin haklı kin duygularıyla karşılaşabilir, davranışından dolayı kolayca izlenerek kötü muameleye uğrayabilir. Teşhircilerin durumlarını daha iyi anlamak ve “iyileşmek” için tedavi edici bir girişimi istemeleri çok nadirdir. Genellikle başka ruhsal sorunlarını abartarak kendilerine bir tür otosansür uygularlar, insan ilişkilerinde süreklilik sağlayamama, iş ortamının yarattığı depresyon (ruhsal çöküntü) gibi konuları öne çıkarırlar.
Röntgencilik
Röntgencilik terimi çıplak, soyunmakta olan ya da cinsel eyleme hazırlanan insanları gizlice izlemekten cinsel zevk alan kişileri tanımlamak için kullanılır. Bu davranışa genellikle “izleme” sırasında ya da sonrasında mastürbasyon eşlik eder.
Bir röntgencinin davranışını belirleyen bir dizi özellik vardır. Tanımda belirtildiği gibi, röntgenci görünmek istemez. Ayrıca izleyeceği kişinin yabancı olmasını ister. Giriştiği eylem her zaman ortaya çıkma ya da fark edilme riskini taşır. İşte bu üç öğe, yani gizlilik, izlenen kişiyi tanımama ve risk röntgencinin aldığı zevkin başka bileşkelerini oluşturur.
Röntgencilerin izleme eylemini nasıl yürüttüğü az çok bilinmektedir. Bazıları karanlıkta evlerinin penceresinden güçlü bir dürbünle gizlice çevreyi gözetler ve bir şeyler görme umuduyla karşıdaki bir evin yatak odasında ya da banyosunda ışık yanmasını beklerler. Bazıları da giyim eşyası satan dükkânların prova kabinlerini gizlice izler, servis kapılarının kilit deliğinden bakar ya da plaj kabinlerinin duvarlarında delik açarlar vb.
Daha cesaretli röntgenciler parklar, ormanlar, arabaların park ettiği ıssız kıyı kordonları gibi klasik buluşma yerlerindeki çiftleri gözetlerler. Bu durumda daha riskli bir evre söz konusudur.
İnsanları böylesine gizli ve marjinal bir cinsel davranışa neyin yönelttiği açık değildir. Genellikle bu davranış kendine güvensizliğe ve diğer cinsel ilişkilerde sosyalleşme güçlüğüne bağlanır. Gizlice kurulmak istenen cinsel ilişkinin yerini başkalarını gizlice gözetleme ve onların aldığı zevkten kırıntı çalma arayışı alır.
Böylesine uygunsuz bir cinsel uyarılma nedeniyle belli bir rahatsızlık ve hoşnutsuzluk yaratan ve davranış biçimlerinden dolayı bir ölçüde korkuya yol açan bu kişilerin tehlikeli olup olmayacakları, yani gerçek cinsel suçlar işleyip işleyemeyecekleri yaygın biçimde sorulur. Bir başka deyişle “röntgenci” kişi soyunan ya da yıkanan bir kadını izlerken, mastürbasyon yapacak kadar uyarıldığında, ona saldırıp tecavüz edecek kadar istekle dolabilir mi? Bir cinsel ilişkiyi izleyen röntgenci, şiddet eylemleri işleyecek kadar gözü kara bir biçimde istekle dolabilir mi?
Bazen bu tür olayların olduğu doğrudur. Ama böyle bir davranışı gösterenlerin gerçek röntgenciler olması güçtür. Bunlar çoğu zaman ruh hastasıdır; suçun işlendiği koşullarda röntgenci gibi davranmış olabilirler. Gerçek röntgenciler, özellikle çözülmemiş sorunları nedeniyle, onları ilgi nesnelerinden ayıran anonimlik engelini aşmaktan kaçınır ve bir temasın olmasını istemezler. Bu bakımdan tehlikeli bile sayılmazlar. En çok, rahatsızlık verici olabilirler. Öte yandan röntgencilik olaylarının bir bölümü “fizyolojik” olarak tanımlanabilir; çünkü bunlar cinsel sapma düzeyine ulaşmaz. Belirli sınırlar içinde herkes röntgencilik yapmıştır ve yaşamı boyunca yapacaktır. Özellikle ergenler arasında ölçülü bir röntgenciliğe rastlamak olağandır. Ergenlik döneminde benzer bir davranışı kolaylaştıran tipik koşullar bulunur: Büyük cinsel istek, özgüven eksikliği ve sosyalleşme güçlüğü. Ama bu evre geçici olduğundan, söz konusu eğilim kalıcılaşmaz.
Görsel yolla elde edilen, özellikle de insanları soyunuk olarak ya da cinsel ilişkide bulunurken görmekten elde edilen cinsel uyarılmanın evrensel bir gerçek olduğunu unutmamak gerekir. Erkekler bu tip uyarılmaya kadınlara göre daha duyarlıdır.
Bir başka “fizyolojik” röntgencilik biçimi, birçok insanın gerek yalnızken, gerek cinsel ilişki sırasında kendini terk ettiği erotik fanteziler ya da cinsel fantezilerdir.
Narsisizm
Eski Yunan mitolojisinde Narkissos adlı çok yakışıklı bir genç vardır. Bu genç öylesine çekicidir ki, birçok peri ona tutulur. Ama o bu ilgiye karşı kayıtsız davranır. Bir gün bir derede kendi yüzünün yansımasını görür ve bu görüntüye âşık olur. Aşkı derin bir tutkuya dönüşür. Ama bu duyguyu uyandıran yüzü yakalamanın olanaksızlığı nedeniyle kendini ölüme teslim eder.
Sigmund Freud cinsel gelişimin ilkel bir evresini tanımlamak için, bu mitolojik kişilikten esinlenerek “narsisizm” terimini kullanmıştır. Bu evrede cinsel dürtü (libido) bir başka kişi yerine kişinin kendisine yönelir. Freud narsisizmin patolojik olmayan görünümlerinde bir cinsel sapma olmadığını, tersine bu eğilimin her canlı varlığın libidosunun bir parçası ve insanların aşk tercihlerini belirlemesiyle ilgili tipik bir biçim, yani “eşte kendini arama” olduğunu savunur. Öte yandan narsisizm bazı durumlarda kişiliği belirleyen karakteristik bir özellik kazanır. Bu eğilim iki cinste farklı biçimlerde ortaya çıkar.
Kadında temelde var olan narsist duygular özellikle ergenlikten sonra güçlenir. Ama kadınlar yalnızca kendilerini sevmenin yanı sıra sevilmeyi ve arzulanmayı da isterler. Böylece çocukluktan beri yalnızca kendilerine yönelttikleri sevgiyi başkalarıyla paylaşamamanın verdiği “eksiklik” duygusunu karşılamaya çalışırlar.
Bazı toplumsal değer yargıları insanlardaki narsist eğilimleri belirli ölçülerde güçlendirebilir. Ama bazı insanlarda narsist kişilikten ve hatta bazı olgularda narsistik bozukluktan söz edecek kadar özgür kişilik özellikleri görülür. Bunlar kendilerini abartılı bir biçimde beğenen ve önemseyen, sürekli dikkat çekmek ve hayranlık uyandırmak isteyen kişilerdir.
Narsistler başkalarının hak ve gereksinimlerini göz önüne almadan, kendilerini öne çıkarmaya ve her şeyi isteklerine göre yönlendirmek için başkalarından yararlanmaya çalışırlar. Gerçekdışı güç, para, başarı, güzellik ya da ideal aşk fantezileri geliştirirler, doyum bulmayan hırs ve tutkuların kurbanı olurlar. Bunun sonucunda kendine önem verme duygusunun yerini depresyon ve değersizlik duygularının alması tipiktir. Çünkü sergiledikleri üstünlük tavırları derin bir güvensizliği ve süreklilik taşımayan bir özgüveni gizler. Duygusal ve cinsel ilişkileri çok yoğun ve doyurucu görünebilir. Ama genellikle zevkten yoksun ve soğuk bir kişilikleri vardır. Çünkü başkalarının duygularını anlayamazlar. Başkalarını kendilerinin uzantısı olarak algılayan narsistler, kendi duyduklarını başkalarının da duyduğuna inanırlar.
Kendi beklentilerine yanıt verilmediğinde de sıkıntıyla tepki gösterirler. Kişiler arası ilişkileri kararlı ve sürekli değildir; uç düzeyde idealleştirmeden değersiz görmeye, hayranlıktan hor görmeye geçerler. Kendi imgesini savunma gereksinimi içindeki narsist, yalnız dış görünümle ilgilenir. Ama aynı zamanda her güçsüzlük ve kırılganlık kuşkusunu da kendinden uzaklaştırmaya çalışır. Kendine güveni tam, bazen gururlu, bazen temkinli görünür. Ama gerçekte başkalarının yargısı ve toplumun bakışı onda bir saplantı halindedir. Duygusal ilişkilerinde de eşini kendini ortaya koymak için kullanır.
Kadın narsistlerde cinsel açıdan görünüşte önyargısız bir tutum görülür. Ama kendini zevke ve sevecenliğe bırakma beceriksizliği bunu katı bir soğukluğa dönüştürür. Karşısındakine sunduğu nesne-kadın imgesi kabul edilir edilmez karşısındakiyle birlikte olmaktan pişmanlık duyar ve onu reddeder. Kendisinin şehvet dolu olduğuna inandırmak için karşısındakine orgazm taklidi yapabilir, bu da eşin onu terk etmesini daha da zorlaştırır.
Narsist kişilikli bir erkek kadınlarla derin ve gerçek bir ilişkiyi sürdürmekte zorluk çeker. Çünkü her kadında kendi çekiciliğinin ve erotik gücünün bir onayını arar.
Başarı ve hayranlık kazanmak için, aşk tekniklerindeki ve baştan çıkarma sanatındaki ustalığını kullanabilir. Ama kadın vücuduna özel bir ilgisi yoktur. Her cinsel jestinde başarılı olduğunu ve kadına zevk yaşatmayı bildiğini göstermeye çalışır. Her olguda temelde yatan sorun, duygusal açıdan kendini eşit ve karşılıklı bir ilişkiye verememe beceriksizliğidir. Narsisizm bir hastalık değil, bir dramdır. Bu, çocukluğunda aile bireylerinin uygunsuzluğu nedeniyle narsist eğilimlerini sağlıklı bir biçimde doyuramamış ve bu nedenle doğru zamanda sahip olamadığı aynayı boş yere aramaya devam eden bir kimsenin dramıdır. Narsistin istediği onunla ilgilenen, onu anlayan ve ciddiye alan birini bulmaktır. Küçüklüğünden beri anne babasının isteklerine uymak için kendi kişiliğinden ödün vermeyi öğrenmiştir. Bu nedenle başkaları tarafından idealize edilmiş kendi imgesinin ardına gizlenmiş, içeriğini tam olarak bilemediği bu dünyanın tutsağı olarak yaşar
Selamlar sayfa cidden mükemmel, facebookta paylaştım
Selamın aleyküm paylaşım inanılmaz ilgi uyandırıcı, sosyal medyada paylaştım
Merhaba herkese web siten yeminle güzel, twitter da paylaştım