Yabancılaşma
Ruh hastalannda görülen ilgisizliği (donukluğu) belirtmek için ilk kez 19. yüzyılın başlarında kullanılmış terim. Daha sonra anlamı genişleyen bu kavram, gelişmiş toplumlarda ortaya çıkan iletişim sorunlarının bütününü belirtmek için kullanılmıştır. Bu anlamıyla ele alındığında, yabancılaşma, herkesi ilgilendiren ortak bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır. Belirli durumlar ve duygulardan oluşan kendi küçük dünyasında yaşayan bireyden, görünüşte parlak ve dinamik bir yaşam sürdüğü İzlenen kişiye kadar herkesi ilgilendirir. Yabancılaşmanın en önemli Özelliği, rahatsız edici bir duygunun var olmasıdır; bu duygu yapılan her şeyin anlamsızlaşmış görünmesine neden olur. Böylece birey kendini, yinelenen ve artık mekanik bir hal almış davranışlardan oluşan bir dünya içinde bulur. Yöneleceği herhangi bir amaç yoktur. Başkalarıyla İlişki kurmayı yararsız bulur. Birey anlamadığı ve anlaşılmadığı duygusu içindedir, insanın kitle iletişim araçlarıyla haberleşme için büyük mesafeler aştığı bir toplumda en yakınındaki kişilerle iletişim kuramaması, içine düştüğü en belirgin çelişkidir. Başkalarıyla iletişim kurmaya karşı ilginin yitirilmesi, doğrudan kişiyi İlgilendiren olaylara karşı ilgisizlik, dar ve her zaman daha kişisel bir dünyaya kaçma yabancılaşma duygusudur. İletişim kuramama nedeniyle kişi, bir çelişki içine girer. Yabancılaşma bu çelişkinin belirtisidir.