Bilindiği gibi onayı bebeğe bağlayan göbek bağı, doğumdan hemen sonra ebe ya da doktor tarafından kesilir. Bu kesme, kordonu bebeğin vücudundan belirli uzaklıkta, genellikle 10 santimetre uzaklıkta bir noktada penslerle boğup bağladıktan sonra yapılır. Bağlama işleminde suda kaynatılarak veya alkolde bekletilerek mikroplardan arındırılmış sağlam ipek ipliği ya da aşağı yukarı 2 santimetre çapında lastik halkalar kullanılır.
Bebeğin vücudunda kalan parça bir süre sonra kuruyarak düşer; buna göbek düşmesi denilir. Göbek düşünceye kadar bunun temizliğine büyük dikkat göstermek gerekir. Çünkü burası mikropların serbestçe girebilecekleri bir kapıdır. Burada oluşan yerel bir enfeksiyon bütün vücuda yayılarak septisemi yapabilir. Bugün bile yeni doğmuş çocukların ölümünde, bu şekilde hastalık kapma, önemli bir oran tutmaktadır.
Enfeksiyonun böylesine çabuk yayılması biraz da bu kesimde çok damar bulunmasından ve bu nedenle kan damarlarının bakteri taşıyıcı birer kanal haline gelmesinden ileri gelmektedir. Bu nedenle temizlikte gözetilecek ilk amaç mikrop kapmayı Önlemek olmalıdır. Göbek bağı kesildikten sonra bebeğin vücudunda kalan kısım sterilize edilmiş gazlı bezle sarılır. 10×10 cm. boyutlarında 3-4 kat gazlı bezle göbek külâh biçiminde kaplanarak yukarı doğru kıvrılır. Yukarı kıvrılmanın nedeni çocuğun çişinin göbeği kirletmesini önlemektir. Çiş bulaşırsa yalnız çevreyi mikroplamakla kalmaz, aynı zamanda bölgeyi ıslattığı için göbeğin kurumasını geciktirir. Böylece kapanan göbek hafif bir tülbentle bebeğin karnına bağlanıp tespit edilir.
Ancak, bugün daha çok esnek bir file kullanılmaktadır. Bu tülbent ya da filenin kullanılmadan önce kaynatılması ve kızgın ütüden geçirilmesi gerekir. Yukarıdaki sargılama işini günde bir defa yapmak gerekir; ancak tülbent çocuğun aptesiyle kirlenirse derhal değiştirmelidir. İkinci günden sonra göbek kurumaya başlar, gittikçe rengi esmerleşir ve kabuk gibi sertleşir. Sekizinci ve on ikinci günler arasında düşer; küçük H yara kalır; bunun üzerinde ince bir kabuk bağlar; daha sonra tüm kapanır. Göbek düşünce sulandırılmış (60 dereceye indirilmiş) alkolle pansuman yapmak gerekir; ancak bu yetmezse koterizasyon (dağlama) yoluna başvurulur.
Bazen göbek yarasının dibinde bir akıntı görülebilir. Toz antibiyotikler (çoğunlukla esası penisilin olan tozlar) bu durumu kolayca önler. Bazen kırmızı ve yumuşak bir şişkinlik görülebilir. Buna «göbek mantarı» denilir. Göbek mantarını her gün gümüş nitratla dağlamak gerekir. Anne göbek pansumanını her açışından önce ellerini iyice yıkayıp mikroptan arındırmalıdır. Çünkü çocuğu temizleyen el sterilize değilse ya da hiç değilse temiz değilse, bütün öteki tedbirler boşa gider.
Bu tedbire genellikle yeteri kadar önem verilmediği görülmektedir. Oysa göbek bağı çevresine değecek ellerin mutlaka mikroplardan arınmış olması, son derecede önemli bir kuraldır ve kesinlikle uyulması gerekir.
Bebek doğar doğmaz, ilk solunumunu yapar. Bunu kolaylaştıran, bir süre oksijensiz kalması yani göbek bağının kesilmesiyle anneden aldığı oksijenli kandan yoksun kalmasıdır. Fakat bu ilk solunumu zorlaştıran bir şey de vardır. Bu da, ağız, gırtlak ve burun boşluklarında sümüksü maddeler ve omniyos sıvısının birikmiş olmasıdır. Bunların temizlenmesi gerekir. Eskiden sterilize edilmiş gazlı bezle sarılmış serçe parmağıyla temizlenen bu hava 11 yoiforı, şimdi modem aygıtlarla mukus- dan ve amnîyos sıvısından arındırılmaktadır.
Küçük bir emici aygıtla mukus bebeğin ağzından çekilip alınır. Bu aygıt camdan bir tüp olup balon gibi bir kısmı vardır. Emme, ağızla olabileceği elektrik yoluyla da yapılabilir. Tübün sonuna bir lastik borucuk geçirildiğinden bebeğin ağzı hırpalanmaz. Burundaki hava yollarının temizlenmesine doğumdan sonra da devam edilmelidir. Bebeğin mini mini burun delikleri sümükte tıkanabilir.
Bebek bu durumda zor soluk alır, hatta meme emmesi bile güçleşir; bu durum da ana babayı korkutur. Ucu yumuşak ve pamuk kaplı bir çubukla, hırpalamadan burun delikleri temizlenebilir. Bu temizlik mama saatlerinden önce yapılırsa, bebek rahatça emme hareketini becerip karnını doyurabilir. Büyüklerin kullandığı gibi burun damlası bebeklere verilmez. Bebek bu damlanın akıtılışında akıtan kimseye yardımcı olamayacağından bu zordur. Bunların yerine sümüğü çözecek pomatlar kullanılır; pomat tübünün ucu alüminyumdan yapılmış olduğu için, bu ucun artık bebeğin burnunu acıtması olasılığı yoktur.
Gözkapakları içinin korunması, anne babaya değil, ebeye düşen bir görevdir ve doğumdan hemen sonra yerine getirilmesi gerekir. Çocuk dölyatağının çeperine sürtünerek dışarı çıkarken belsoğukluğu mikrobu alabilir. Bunun annenin hasta olup olmamasıyla hiç bir ilgisi yoktur. Ayrıca ileride körlüğe götürebilecek berelenmeler de olabilir. Bunu önlemek içir bebeğin gözkapaklarının içine bir iki damla gümüş nitrat damlatılır. Damlatılan bu gümüş nitrat bir penisilin eriyiği ile sulandırılmıştır. Çocuğun bu yolla mikrop alması olasılığı bugün üzerinde pek az durulacak bir durumdur; ancak yine de bütün doğumevlerinde yeni doğan çocukların gözlerine gümüş nitrat damlatmaya devam edilmektedir.
Mrb web siteniz inanılmaz iyi, saolun
Merhaba herkese siten cidden hoşuma gitti, sosyal medyada paylaştım
Selamın aleyküm web sitesi süper ötesi hoşuma gitti, teraziye tıkladım
selam arkadaşlar paylaşımınız harbiden iyi, linkedinde paylaştım