Yeni doğmuş çocukta kalp ve dolaşım – Yeni doğmuş bebekte kalp ve dolaşım
Dolaşım aygıtı daha çocuk doğmadan önce, ana karnındayken çalışmaya başlar. Doğum olayı bu aygıtın çalışmasına çok önemli bir değişme getirir. Çocuk dölyatağındayken bu aygıtın belirli bir takım yapı ve işlem özellikleri vardır. Doğumdan, daha doğrusu göbek kordonu bağlandıktan sonra bu özellikler değişir. Göbek toplardamarı plasentadan çıkar ve ananın sağladığı oksijen ve besin maddelerini plasenta filtresinden alır, göbek halkasından geçerek dölütün vücuduna girer. Buna karşı dölütün göbek atardamarları da yine aynı halkadan geçip karbon dioksit yüklü dölüt kanını plasentaya taşır. Böylece atılacak madde annenin vücudu aracılığı ile atılır. Doğumda bu plasenta dolaşımı yok olur. Göbek toplardamarıyla atardamarları kapanır ve artık kan taşıma yeteneği olmayan lif dokulu birtakım bağcıklara dönüşür. Kalbin durumu da doğumda değişir. Ana karnındaki çocuğun akciğerleri solunmaz; oksijen doğrudan doğruya annenin vücudun
dan geldiği için akciğer dolaşımına gerek yoktur. Kalpten akciğer atardamarına giren kan Botallo oluğu denen bir kanalla ana atardamara sapar. Çocuk doğduktan sonra, solunduğu zaman akciğerleri kanı oksijenlenebilecek duruma geldiğinden artık işlevi kalmayan Botallo oluğu kapanır. Akciğer atardamarının kant artık ana atardamara akmaz, düzenli olarak akciğerlere girer. Anatomik açıdan bu durumun kesin olarak yerleşmesi yavaş yavaş olur. Fakat işlevsel açıdan, göbek kesilmesinden 3-4 saat sonra bebek bu yeni çeşit dolaşıma alışır. Yani dölüt dolaşımı birkaç saatte ergin insan dolaşıma dönüşür. Ancak bu, yeni doğmuş, hatta iki üç yaşındaki bir çocuğun kalp – dolaşım sisteminin bir ergin insanın kalp – dolaşım sisteminin tıpatıp benzeri olduğu anlamına gelmez.
Bu iki sistem arasında bir kısmı klinik incelemeyle, bir kısmı birtakım özel de-nemelerle ortaya çıkan oldukça önemli ayrılıklar vardır.
En göze çarpan değişiklik nabız atışındadır. Yeni doğmuş çocuğun nabzı dakikada 130-140 arasında atar. Bazen, özellikle ağlarken 180-200’e yükselir ve bu yükseliş bir hastalık durumu değildir; ço-cuğun normal nabız atışıdır. Bir yaşına gelen bebekte bu hız biraz azalarak dakikada 110-120’ye iner. 2 yaşında 105-110, 5 yaşında 90-100 olan nabız atışı, 8-10 yaşında dakikada 90’da karar kılar. Ergin insandaki atışa yani dakikada 80-85’e ancak 14-15 yaşında iner.
Solunum aritmisi denen durum da, yine süt çocuğunda normal olarak görülen bir olaydır. Çocuk soluk alırken kalp atışı sıklaşır, soluk verirken seyrekleşir.
Genellikle nabız ile solunum ritmi ara-sındaki oran dörde birdir. Yani her solunuşta çocuğun kalbi dört defa atar.
Yeni doğmuş çocukta ve süt çocuğunda kalp vuruşları dinlenirse, bunların ergin bir kimseninkinden daha güçlü olduğu görülür. Çoğu zaman da dinleyince sufl (üfürü) duyulur. Fakat bunlar bir hastalık belirtisi değildir. Bunlara inorganik sufllar denir. Fonksiyonel sufl dendiği de
olur. Bunlar bazen birkaç günde kaybolur, bazen de ortadan kalkmaları için aylar, hatta yıllar geçmesi gerekir. Fakat, her İki durumda da bu sufl kır bebek için hiç tehlikeli değildir. Gerekli olan, bu zararsız sufl karı kalpteki gerçek bir organik sakatlığın ilk belirtileriyle karıştırmamaktır.
Röntgen filmi çekerek incelenirse, bebeğin kalp ağırlığının vücut ağırlığına oranının ergin insontnkinden büyük olduğu görülür. Biçim olarak da arada ayrılıklar vardır. Bir bebeğin kalbi daha toparlak, duruşu daha az dik, diyafram tepesi üzerine daha fazla uzanmış ve uzundan çok enine doğrudur.
Bu anatomik yapının yalnız röntgen fil- m inde değişik bir görüntü vermekle kalmayıp, elektrokardiyografide de değişik çizgiler ortaya koyması doğaldır. Bu açıdan ele alındığında, yeni doğmuş çocuğun elektrokardiyografisinde teknik dilde «sağ kalp üstünlüğü» denen şey görülür. Çocukta sağ kalbin sola oranla daha gelişmiş olduğu, ergin insanda durumun böyle olmadığı düşünülürse elektronun bu bulgusu doğal karşılanır.
Bütün bu değişikliklerin normale dönmesi, daha doğrusu ergin insanda görülenlere benzemesi çok yavaş, ağtr ağır olur. Ancak çocuk 12-14 yaşlarına varınca kalbi hem görünüşü, hem de işleyişi bakımından ergin bir kimsenin kalbine benzer.
Genellikle yeni doğmuş bir çocuğun kalp tansiyonunun öiçülebîîtp ölçülemiye ceği merak edilir. Gerçekten de, bu ölç me öze! bir teknik uygulanmasını gerek tirir. Yeni doğmuş çocuğun tansiyonu sf ig momanometre denen bir aygıtla ölçülür Bunda çocuğun koluna takılan band çok küçüktür. Buna rağmen tansiyonun tam ölçülmesi yine de kolay olmaz. İlk günlerde pek alçak (6-6,5) dan kalp tansiyonu, günler geçtikçe yavaş yavaş yükselir. Çocuk 1 yaşma varınca 8, iki yaşında iken 9,5 dur. Buluğ çağında 11 e varır ve erginliğe kadar o düzeyde kalır.
Çocuğun kalp atışının oskültasyon (kulakla dinleme) yoîuyie incelenmesi, tıpkı
erginlerdeki gibidir. Fonendoskop (dinleme aracı) kalp atışının duyulduğu oskültasyon merkezleri adı verilen noktalara dayanır ve atışlar böyle dinlenir. Ancak. kullanılan fonendoskop biraz değişik biçimdedir. Ucunda plastikten veya madenden bombe bir kısım vardır. Bunun çapı büyükler için kullanılanın ça-pından kısa olur. Böyle ufak bir uç kullanılmasının amacı, dinlenilen kısmı sınır-lamaktır. Çünkü bebeğin göğsü o kadar küçük, oskültasyon merkezleri birbirine o kodar yakındır ki, büyüklerin fonendoskopu kullanılırsa duyulan ses iyi sınırlandırılamaz, başka bir merkezden gelen sesle karıştırıhr.
Slm web siteniz cidden çok güzel, twitter da paylaştım