Yeni doğmuş çocukta ve sütçocuğunda solunum
Bazı bilginler, çocukta daha doğmadan önce birtakım solunum hareketleri görül-düğünü ileri sürerler. Ancak, bu hareketler hava yollarına küçük miktarlarda amnios sıvısı çekmekten başka bir şeye yaramaz. Gerçekte dölyatağındaki canlı, kendisine gerekli oksijeni plasenta aracılığı ile alır. Plasenta annenin kanını süzerek sadece yararlı maddeleri geçirir. Yine aynı sistemle, fakat tabii tersine doğrultuda olmak üzere, dölüt karbon dioksiti plasentaya verir. Bu madde hücre so-lunumunun kullanılmayıp, işe yaramayan kalıntısıdır. Karbon dioksit plasentadan annenin kanına geçer ve oradan da annenin solunum yoluyla dışarı atılır.
Bebeğe gelen oksijen doğum sırasında anneyle bebek arasındaki köprü demek olan göbek kordonunun sıkılması ve pla-sentanın atılmasıyla birdenbire kesilir. Bu-nun yanı sıra, küçük canlının hücrelerinden süzülen karbon dioksit de artık annenin vücudu aracılığıyla dışarı atılmaz olur. Bu karbon dioksit birikmesi çocuğun
beynine bildirilir. Beyinden doğrudan doğ-ruya göğüs kafesinin ve diyaframın so-lunum kaslarına giden emirle ilk solunma hareketi başlar. Bu ilk solunumla birlikte tiz ve güçlü bir soluk veriş sesi duyulur. Bu bebeğin ilk bağırışıdır.
Bu ilk solunum hareketlerinden sonra, bebeğin akciğer dokusu yavaş yavaş ge-nişler. önceleri kapalı olan petekler açılır, içlerine hava dolar ve bütün akciğer kütlesi sıkışık iken sonra genişler ve hacmi büyür. Tabii akciğerlerin petekli çeperlerinin bu genişlemesi bir anda ve bütün kesimlerde birden eşit derecede olmaz. Bazı bölgeler hemen genişler, hava buraya düzenli olarak girmeye başlar; bazı bölgeler ise havayı daha geç alırlar. Bu bölgeler röntgen filminde saydam olarak görünmezler. Çünkü bunlarda akciğer do-kusunun tipik saydamlığı henüz yoktur. Saydam olmayan, yani petekleri henüz açılmamış bulunan bu bölgelerin günlerce böyle kaldığı olur. Fakat genellikle solu-num olayının başlangıcında kendiliklerin-den kaybolurlar. Yeni doğmuş bir bebeğin göğüs röntgeni filminde havasız geniş bölgeler görülür. Aynı bebek 24 saatlik olunca bir daha göğüs röntgeni çekilirse, elde edilen film normal, bildiğimiz bir göğüs filmidir.
Bebeğin doğumu izleyen ilk birkaç saat içinde mor veya morumsu olması işte bu solunum zorluklarındandır.
Bebeğin ilk saatler ve günlerdeki solu-num güçlüklerinin başka bir nedeni de burnundaki solunum yollarının darlığı ve gövdenin epeyce şişkin olmasıdır. Gövde ilk besinlerin alınmasıyla vücuda giren fermentleyici gazları tutar ve yukarıya di-yaframa ve onunla birlikte solunum or-ganlarına doğru basınç yapar.
Genellikle uykuda solunumun daha dü-zenli olduğu sanılır. Gerçekten de ergin-lerde durum çoğu zaman böyledir. Fakat yeni doğmuş bebekte ve küçük süt çocu-ğunda, özellikle uykuda, kasılmalı solunum hareketleri görülür. Bunların arasında apne dönemleri, yani hiç soluksuz dönemler de vardır. Bu tip solunuma dönemsel solunum denir. Çünkü bir solunum
dönemini bir apne dönemi izler. Böyle bir durumun büyük insanlarda hastalık belirtisi sayılmasına karşı, ilk yaşlarda olağan karşılanması gerekir.
Bu düzensizlikler en geç birinci yılın sonuna doğru ortadan kaybolur ve süt çocuğunun solunumu düzenli, ritmik bir yola girer. Ancak, bu, çocuk solunumu, büyük solunumunun aynıdır anlamına gelmez. Arada gerek solunumun çeşidi, gerek sıklığı bakımından ilginç ayrılıklar vardır. Çocuk solunumu daha çok diyafram solunumudur; buna abdomen veya gövde solunumu da denir. Yani solunum hareketini yapan kasların başında diyafram gelir. Çocuk iki yaşını geçince, en geç üç ya-şındayken bu durum değişir; çünkü göğüs kafesi kaslarının hareketliliği-çoğalır. Bu dönemde solunum karma niteliktedir. Göğüs-gövde solunumudur. Çocuk 7-8 yaşına gelince solunum bir daha değişir ve göğüs solunumu üstünlük kazanır. Buluğ döneminde kızlar göğüs kafesi kaslarının hareketiyle solunmaya devam ederler. Erkek çocuklar ise tekrar gövde solunumuna dönerler.
Sıklık veya frekans denen şey, yani belirli bir süre içinde alınıp verilen soluk sayısı süt çocuğunda ve erginde ayrı ayrıdır. Tıpkı kalp atışı gibi, solunum da çocukta daha hızlıdır. Doğumda 1 dakikadaki solunum olayı, yani bir soluk alma ile bir soluk verme sayısı ortalama 40 tır. Ancak bu, 70-80’e çıksa da, hastalık durumu düşünülmez. Bebek altı aylık olunca bu sayı 30’a iner, bir yaşına gelince 1 da-kikadaki solunum sayısı 25 olur. 6-7 yaşında bir çocuk dakikada 20 solunum hareketi yapar. Ancak 12-13 yaşında bir çocukta ergin insan solunumu frekansı yani dakikada 16-18 solunum hareketi başlar.
Nabız atışı frekansı ile solunum frekansı -sıkı sıkıya birbirine bağlıdır. Bunlar masındaki oran her yaşta aynı kalır. Bu sjpeivaşağı yukarı 4:1 dir. Yani süt çocuğunun nabzı dakikada 120 atarken, solunum sayısı da dakikada 30’dur. Çocuk 6 yaşına geldiğinde solunum frekansı 20, atışı 80’dır.
Doktor çocuğun solunum aygıtını tıpkı büyüklerinki gibi muayene eder. Yani bebeği oturtur; bir elinin işaret parmağı ile orta parmağını sırtına veya göğsüne koyarak öteki elinin parmaklarıyla bunlara vurur ve çıkan sesi dinler. Bu arada çapı kısaltılmış bir fonendoskop kullanılması da iyi olur. Tıpkı kalp atışı muayenesinde olduğu gibi, bunda da fonendoskopun vücuda değen yüzeyinin ufaltılmasındaki amaç dinleme alanının -daraltılmasıdır. Büyüklere kullanılan fonendoskopun alanı, yeni doğmuş çocuğun göğüs kafesine göre fazla büyük gelir.
İlk yıllarda bir de yüksek ve tiz bir larenks (gırtlak )sesi duyulur. Bu normal hava geçişinin tıkanması nedeniyle olabildiği gibi, çoğu zaman, larenksin özel bir darlığı sonucunda ortaya çıkar.
selam arkadaşlar siteniz vallaha hayran edici, linkedinde paylaştım
Selam web siteniz inan ki hayran bıraktı, linkedinde paylaştım
Selam herkese paylaşımın inanki mükemmel, sosyal medyada paylaştım