Otuz, kırk yıl öncesine kadar, çocuk ölümü nedenleri arasında en yaygın etkenlerden biri sindirim aygıtı hastalıklarıydı. Gastroenterit veya toksik enterit denen bağırsak hastalığı, bütün öteki hastalıkların neden olduğu ölüm olaylarının toplamından daha fazla sayıda ölüme yol açardı. 19361946 yılları arasında İtalya’da 100000 süt çocuğundan 8 000’inin ive gen bağırsak yangısından ölmesine karşılık, difteride ölenlerin sayısı ancak 100 kolaylarındaydı. Yine aynı istatistiğin verdiği bilgiye göre, çeşitli mikroplu hastalıklardan ölenlerin sayısı 800’ü biraz aşmakta, kaza ile ölenler de 100’ün biraz üzerindeydi.
Günümüzde antibiyotiklerin kullanılması, sağlık kurallarının ve iyi saptanmış besin rejimlerinin uygulanması bu korkunç rakamları önemli ölçüde düşürmüştür.
Ancak, sağlık bilgisinin bütün gelişmesine, tıptaki büyük adımlara rağmen, bağırsak hastalıklarının hâlâ büyük bir tehlike olduğunu da unutmamalıdır. Bu nedenle, bundan önceki bölümlerde verilen besin rejimlerini dikkatle uygulamak gerekir. Çünkü, bugünkü ileri tedavi yöntemlerine rağmen, çocuğun nazik organizması bu çeşit hastalıklara zor dayanır.
Süt çocuğu için çok sıkı temizlik tedbirleri alınmalıdır; Özellikle doğrudan doğruya emzirilmiyor, biberonla besleniyorsa, gerek biberonun, gerek ucundaki emziğin tam bir steri lizasyondan geçirilmiş olması zorunludür. Ancak, böylelikle bağırsak hastalığı yapabilecek koli basilleri, stafilokoklar, enterokoklar vb.’nın vücuda girmesi önlenir.
Sağlık koşullarını uygulamakla ve temizlikle her sorun çözülmüş olmaz. Beslenmede yapılan yanlışlıklar da, dispep si denen aşamadan geçen enteritler yaparlar. Dispepsi, normal sindirimin, sütün özümlenmesinin bir değişikliğe uğraması demektir. Sütler çeşit çeşit olduklarından bunlara bağlı sindirim bozuklukları da çeşit çeşittir. Sütün bileşkelerinden hangisi ağır basıyorsa, sindirim bozukluğu, bu öğenin yapacağı türden ;olur.
örneğin anne sütü karbonhidrat bakımından çok zengindir. Bu nedenle, bebeğin gereğinden fazla emzirilmesi, fazladan şeker ya da bal alması, emziğin tatlı bir maddeye batırılması, sindiremeyeceği kadar karbonhidrat alması sonucunu doğurur, özümlenmemiş fazla şeker, bağırsaklarda mayalanır, kusma ve ishal yapar. Bu, mayalanma hazımsızlığıdır.
Bebek, inek sütüyle besleniyorsa, bu sütün protein bakımından anne sütünden daha zengin olduğunu unutmamak gerekir. Gereğinden fazla inek sütü alan bebeklerde, yukarıda anlatılandan başka çeşit bir sindirim bozukluğu olur. Buna kokuşma hazımsızlığı denir. Fazla proteinin yaptığı bu bozuklukta da, ishal ve kusma görülür; genel durumda da bozukluk olur.
Dispepsiye uygun bir ortamda hastalık yapan mikroplar kolay yerleşirler ve çoğalırlar; bu mikroplar genellikle bağırsaklarda toplanırlar, fakat gelişmeleri için bir fırsat çıkmazsa hastalık yapmazlar. Beslenmede yapılacak bir yanlışlık, bu mikropları çocuk için tehlikeli olabilecek bir yola iter. Böylece, basit bir sindirim bozukluğundan, gerçek birhastalığa, yani bağırsak yangısına (enterit) geçilmiş olur. Hastalığın ağır veya hafif olması.
mikropların çeşidi kadar bebeğin vücudunu#? savurana gücüyle de ilgilidir.
Her an orta/a çıkabilecek bu tehlike nasıl ünlenebilir? Çocuğun mama takım* tarmm çok temiz tutulması ve besin rejiminin buyuk d*kk af $e uygulanması bu ân* lemede buyuk önem taş*. ‘Herhangi bir betMii zamanından önce vermekle argo* namodan ancak olumsuz cevap alınır. Çunku organizma henüz bu besini ölüm* teyecek afamayo gelmemiştir. Yumurta bonmuılt^ denen dürüm bunun pek bilmen bir ömeğKftr. Çocuk Nemiz 10^12 aylık olmadan yumurto verilirse bîr sindirim botykkjğu ile karşılaşılır. Yine aynı şekil â*4 annesi tarafından emzirilen bir bebe aynco şeker de verildiğinde sindirim okur.
Bebeğin bağırsaklarında şu veya bu nedenle bir boğukluk görüldüğü zaman, hemen telaşa kapılmama! »dır. Sindirim bozukluğu daho ortaya çıktığı sırada dur* duruluna, ement yanı boğmak yangısı önlenmiş olyr. Işie bu nedenle annelerin sm<£nm bozukluğu bt^ttstnı çok iyt bil* meleri getir. Bu belirtilerin başmdo şun> ior gelir. Mayalanma hazımtıztığındo ça* «uğun kokab fttrf derecede asit mtelikie dir, dhol vardır. oHı kızarır, nk sık kusar, komi geıür, tık gaz çıkarır, Kokuşmolı koko balgamlı olur* fena Wkar, »ştahtahk vardır* göz çevreleri kararır ve gAurtofr, çocuk uk sık kusar, ge* nel bir kıp^doma rohoistı Hareketler vardır,
8u dummdo sutu hemen kesmesidir. Ne Ç#ş*t wİM veriline veriltın böyle davranmak gerek#» Sut yerine pirinç veya sebze. özellikle havuç suyunda pişirilmiş şeh* fiye »eritme »id*. Havuçla bağır şokları
pek?eşt*rme özettiği vardır Temiz keçiboy* fiusu tam bulunursa havuç tuyuna bun ‘ dan kalmak *yt eiur. Ancak, bu itte ted* bftfieHe belikle, çocuk doktoruna başvu* tı^noe dto gtrek^ Çocuk iyileştikçe nor* znatf betin ıin»rune dönme, yavaş yavaş* pyi derece glmoNkr, fctyk m «ki» lodan di|üvon lalukiyiı çocuğu gere* fli.nıdım evkifi bMÜtnıeye katarlar» oysa» Ej^if^yfciııı Nem’ rt gûrev»* lam yapobtle
cek durumda değildir; vakitsiz verilen besinleri ozumleyemez. Böylece hastalık tekrarlar ve korkulon bağırsak yangısına yol açılmış olur.
Keçiboynuzu tozu bu bakımdan da önleyici olarak kullanılabilir. Pekleştirici nitelikteki bu maddede, aynı zamanda tok sik maddeleri emme yeteneği de vardır. Besinler tam sînöiriiemediği zaman bağırsaklarda biriken toksinleri alır. Bağırsaklarda biriken zehirleyici nitelikteki maddeleri soğurabitme yeteneği, keçiboynuzu tozunu, bu gibi durumlarda kullanılan bir madde haline getirmiştir»
Demek ki, bağırsak bozukluklarında en Önemli tedbir çocuğa uygulanacak beslenme rejimidir»