Retiküloendotel Sistem Nedir
RETİKÜLOENDOTEL SİSTEM Yabancı maddeleri ve kalıntıları yutan ve vücuda gruplar halinde dağılmış olan bir tür hücre. Herhangi biyolojik bir sistemin yaşamını sürdürebilmesi için yabancı maddeleri sınırlayan, içine alan ve sonunda yok eden oldukça karmaşık bir savunma ve korunma mekanizması gereklidir.
Geçen yüzyılın sonlarında fagositoz kavramını ilk öne sürenlerden Rus patalog Metch nikoff, retiküloendotel hücrelerle ilgili çalışmaları başlatmıştır. Fagositoz kavramına göre vücudun her yanına dağılmış olan fagosit hücreleri, yabancı maddeleri içlerine alarak yutarlar, yok ederler ve böylece hastalıkların oluşmasını önlerler.
Metchnikoff böyle temel bir kavramın tüm doğa için geçerli olması gerektiğini öne sürmüş ve savını tanıtlamak için kan damarları ve sinir telleri olmayan saydam denizyıldızı kurtçuğunu kullanmıştr. Kurtçuğa gül dikeni batırarak insanlarda parmağa kıymık batmasına benzer bir durum yaratmıştır. Mikroskopla gözleyince fagosit hücrelerinin harekete geçerek dikeni yutmağa ve yok etmeye çalıştıklarını izlemiştir. Metchnikoff yabancı maddenin çevresinde dolaşan fagosit hücrelerini makrofaj olarak adlandırmıştır. Daha sonra birçok araştırmacı ve bilgin, memeli hayvanların ve özellikle insanın kan dolaşımı sistemine giren yabancı maddelerden nasıl korunduklarını a- raştırmışlardır. Bir süre sonra yabancı maddeleri içine alan makrofajların aynı şekilde boya da yuttukları saptanmış ve bu hücreler boyanarak mikroskopla incelenmeleri kolaylaşmıştır. Elöylece retiküloendotel sistemin görünümü ve konumu saptanabilmiştir.
Yabancı maddeleri yutma işlemi ile yükümlü olan hücreler kan damarlarında endotelden oluşurlar. Endotelden oluşan bu hücreler, damar çeperlerine retikülin adı verilen bir ağ örgüsü ile bağlıdırlar. Retiküloendotel sistem, adını işte bu endotelden oluşan hücrelerden ve ücreleri damar çeperlerine bağlayan ve retikülin olarak adlandırılan ağ örgüsünden alır.
Retiküloendotel sistemin kapsamına giren hücreler bütün vücuda yayılmış oldukları için vücudun tümünü yabancı maddelere, hastalıklara karşı korurlar. Karaciğerde kan içeren boşluk ve kanallarda, dalakta ve kemik iliğinde retiküloendotel hücreler daha yoğundur.
Çalışmalar ilerledikçe retiküloendotel sistem ile lenf sistemi arasında ilişki olduğu anlaşılmıştır. Lenf sisteminin çok ince kılcal damarları bütün dokulara kan dolaşımından ayrılan besleyici sıvının ulaşmasını sağlar. Kılcal lenf damarlarındaki, sıvı, metabolizmanın bazı ürünleri ile birlikte lenf düğümlerinden süzülerek ana lenf kanallarına ulaşır ve boyundaki göğüs lenf kanalı ile kana karışır.
Lenf sisteminin vücuttaki başlıca temel savunma ve korunma sistemi olduğu artık kesinlikle anlaşılmıştır. Vücuda giren bütün yabancı maddeler kan damarlarına ulaşmadan lenf sistemine girerler. Makrofajlar ya da yabancı maddeleri jmtan hücreler harekete geçerler, yabancı maddeyi dokudayken yutarlar ya da lenf sistemlerine girmeye zorlarlar. Lenf sistemine giren yabancı maddeler en yakın lenf düğümüne götürerek süzülür ve zararlı maddeler fagositoz süreci ile yok edilir. Kan damarlarındaki retiküloendotel hücreler de lenf düğümleri gibi zararlı maddeleri ayırıp süzerek, yok ederler. Fagositoz açısından dalak oldukça önemlidir; dalak kan dolaşımına giren bütün yabancı maddeleri yok ederek kanın temizlenmesini sağlar. Herhangi bir şey ısırıldığı, hatta dişler fırçalandığı zaman, dişlerin çevresindeki bakteri ve kirler, artıklar kana karışabilir. Ancak dalak da aynı kolaylıkla kanı zararlı maddelerden arındırır. Dalak aynı zamanda, yaşlanan alyuvarları da yok eder. Retiküloendotel sistem böylece hem yabancı maddeleri hem de artık yararlı olmayan hücresel kalıntıları yok eden bir mekanizma olarak tanımlanabilir.
Fagositozu gerçekleştiren hücrelerin, bağışıklık sürecini başlatarak, vücutta yabancı maddelere karşı bağışıklık cisimlerinin gelişmesinde
yardımcı oldukları sanılmaktadır.
Ancak günümüzde retiküloendotel sistemin yabancı maddeleri yok etme görevi ile, başka hücrelere ve özellikle yabancı maddelere karşı bağışıklık cisimlerinin üretilmesini denetleyen lenf sistemi hücrelerine bilgi aktarımı arasındaki ilişki henüz kurulamamıştır.
Bu ilişkinin saptanması kanser tedavisi açısından önem taşımaktadır. Kanserli hastalarda anormal yabancı hücrelerin retiküloendotel sistem tarafından engellenmeden çok kısa zamanda hızla çoğalması henüz çözüme bağlanmamış bir sorundur. Retiküloendotel sistem hücreleri bu bilgiyi bağışıklık-süreci ile ilgili hücrelere aktarabilirlerse kanserli ur hemen bağışıklık hücreleri tarafından yok edilebilir.
Selamlar sayfan cidden hayran edici, linkedinde paylaştım
Selam herkese sayfan valla güzel, face de paylaştım