Sütün mikroplardan arındırılması
Sütün biyolojik nitelikleri, süt ancak çiğken bozulmamış durumda bulunur. Çiğ sütte vitaminler ve sütün sindirimi ve özümlenmesi olaylarına katkıda bulunan fermentler bozulmadan kalırlar. Fakat bir süt çocuğuna mikroplardan arındırılmamış inek ya da başka bir hayvan sütü vermenin sakıncaları çoktur, özellikle sütün içinde bulunabilecek tifo ve verem basilleri, çeşitli bakteriler, kol i basiller, stafilokoklar, bağırsak virüsleri büyük tehlikeler yaratabilir.
Sütün bu zararlı mikroplardan arındırılmasına sterilizasyon denir. Çocuğun mikroplu hastalıklardan korunması için sterilizasyon gereklidir. Sütte bulunan ve süt çocuğuna gerekli olan vitaminler, sterilizasyon işlemi sırasında yok olursa da, hazır vitaminlerin sterilize edilmiş süte katılması bu sakıncayı ortadan kaldırır. Bu vitaminler süte, tam bebeğe verileceği sırada katılmalıdır. Sütte bulunan ve sin
dirim olayını kolaylaştıran fermentlerin, sterilizasyon sırasında yok olması da bir sakınca olarak düşünülebilir; ancak bu sakınca sterilize edilmemiş sütteki zararlı mikropların getireceği tehlike karşısında önemsiz kalır.
Sütün sterilize edilmesinde temel amaç sütün içindeki çeşitli canlı bakterilerin yok edilmesidir. Bu amaca varmak için uygulanan çeşitli yöntemler aynı ilkelere dayanır. Süt, ticarî firmalar tarafından büyük miktarlarda sterilize edildiği gibi, evlerde de kolayca sterilize edilebilir.
En çok kullanılan yöntemler şunlardır:
Otoklav yöntemi: Süt otoklav veya etüv denen bir kaba konulur; bu kap 15 dakika süreyle 120 derece sıcaklıkta ve basınç altında tutulur. Bu yöntemde tam bir sterilizasyon elde edilir, yani bakterilerin her çeşidi, yaşamanın hangi aşamasında bulunursa bulunsun 15 dakika sonunda ölmüş olur. Ancak, buna karşı sütün içindeki bütün besinler onarılmaz bir değişikliğe uğrarlar. Bu değişiklik sonucu sütün «organoleptik» özellikleri, yani tadı, kokusu, rengi vb. yok olur, ya da bozulur. Proteinler besin değerini kısmen kaybeder, sütün doğal şekeri olan laktoz karamelizasyon (ağdalaşma) denen bir işleme uğrar. Bu sakıncalarından ötürü otoklav yöntemi ABD’nin bazı eyaletleri dışında pek kullanılmaz. İtalya gibi bazı Akdeniz ülkelerinde de bu yolla hazırlanmış sütler sımsıkı kapalı şişelerde satışa sunulur. Bu sütler, uzun süre saklanabilir.
Tinda lizasyon: HollandalI fizikçi Tyndall’in adı verilen bu yöntemde, süt yarım saat süreyle yüksek sıcaklık altında tutulur; bu işlem üç gün üst üste tekrarlanır.
Üperizasyon: Bu sözcük ültra pastörizasyon (ileri derece pastörizasyon) deyiminin kısaltılmışıdır. Bu yöntemde, sütün sıcaklığı büyük bir hızla 140 dereceye çıkarılır ve sadece birkaç saniye, bu derecede tutulur.
Pastörizasyon: Bu yöntemle tam bir sterilizasyon elde edilmez. Fakat yine de yeterli bir sonuç elde edilir. Süt pastörize edilirken 15 dakika süreyle 80 derece ya da yarım saat süreyle 65 derece sıcaklıkta
tutulur. Dünyada süt satıcısı firmalar tarafından en çok kullanılan yöntemlerden biri budur. Türkiye’de de bu yöntem kullanılmaktadır.
Sıcak borular yöntemi: Bu yöntemde süt yüksek derecede ısıtılmış bakır borular içinden büyük bir hızla akıtılır. Bu yöntem de yaygın bir yöntemdir.
Bu yöntemler, süt çocuğu büyütmekte olanları doğrudan doğruya ilgilendirmez. Sütün evde sterilize edilmesi ise her annenin ilgi duyacağı bir konudur.
Bilindiği gibi evde sterilizasyon inek sütünün kaynatılması ilkesine dayanır. Ancak, çoğu zaman bu kaynatma işlemi yanlış, ya da eksik yapılır; bu yüzden de istenilen amaç tam elde edilemez; yani süt bütün mikroplardan arındırılamaz. Genellikle süt kabarır kabarmaz ocak söndürülür. Bu, kaynama işlemini yarıda bırakmak demektir. Sütün kabarması aşağı yukarı 85 derecede olur. Bu sırada sütün yüzeyinde ince bir protein katı oluşur. Yani süt kaymak bağlar. Bu protein örtüsü, ilk buharların dışarıya çıkmasını engeller ve kabın kenar düzeyini aşarak yükselir. Bu sakıncalı durumu ortadan kaldırmak için sütün üzerinde ince protein tabakasının oluşmasını önleyecek yuvarlak bir levha konulur. Bu levhanın içe doğru girik kısımları vardır. Kaynamanın en az 5 dakika sürmesi gerekir. Bu sürede ateş kısık olmalı ve süt sürekli olarak karıştırılmalıdır. Ancak, sütün soğutulması için geçecek zamanda tekrar mikrop almamasına çok dikkat etmelidir.
Bu sakıncayı önlemek için evlerde benmari (BainMarte) yönteminin kullanılması yerinde olur. Benmari yönteminde 24 saatlik< süt, şişelere bölünür. Bebek kaç öğün mama alacaksa o kadar şişe ya dg kapaklı biberon kullanılır. Bu şişeler kapalı olarak maden bir kaba konulur. Kabın içinde şişelerin yerleşeceği* göz göz ızgaralı bir sepet bulunur. Izgara genellikle altı yedi gözlüdür. Bir biberona bir öğünlük süt konulur. Şişelerin ağzı pamukla veya özel tapayla kapatılır. Bunun nedeni kaynama sırasında buharın çıkmasına olanak bırakmak, benmari a
ateşten indirilip de soğumaya bırakılınca içinde yeteri kadar süzülmüş hava dolaşabilmesini sağlamaktır. Biberonlar ağzına kadar doldurulmaz. Benmariye konulan su biberonların düzeyini biraz aşmalıdır. Benmari ateşe konulup içindeki su kaynadıktan sonra 20 dakika süreyle kaynatmaya devam edilir. Kaynama bitince, biberonlar, üzerlerine soğuk su akıtılarak soğutulur ve tekrar madenî ızgaraya oturtularak buzdolabına yerleştirilir. Mama saatleri geldikçe şişeler teker teker dolaptan çıkarılıp yine benmaride ısıtılarak bebeğe verilir. Her mamadan sonra biberonun tepesindeki emziği kaynatmak veya dezenfektan (mikrop öldürücü) bir sıvıya batırmak gerekir.
Biberonlar da yıkanıp kaynatılmalı ya da gelecek mama saatine kadar bir dezenfektan içinde saklanmalıdır. Böyle yapılmazsa, biberonun dibindeki süt kalıntısında mikroplar ürer ve yeni mama için konulacak sütü de kirletir .
Selam herkese sayfanız cidden mükemmel, linkedinde paylaştım
Mrb web sitesi gerçekten dikkat çekici, teraziye tıkladım
Slm paylaşımın inanılmaz çok hoşuma gitti, twitter da paylaştım